Her Firmanın Kapısına Bir Vergi Jandarması mı ?

Yani şöyle ortalama bir hesapla piyasada dönen paranın yarısı, toplam satışların ve de toplam alışların bir o kadarı vergi yasalarında yazılı vergilere “teğet geçiyor” Bu hesaba göre insanımızın yarısı bu işin içinde.
Kaçıyor ya da kaçınıyor.

Peki bunu nasıl düzeltelim?
Kitaba el mi bastıralım
Bu insanları vergi namusuna mı davet edelim?

Etmedik mi?
Örneğin “Kadim” projesi.
Bundan 2-3 yıl önce birilerinin aklına geldi ve kayıt dışılığı önleyeceği düşüncesi ile 2006/8 sayı ile bir kararname çıkarıldı.
Bu kararname uyarınca ilk ve orta eğitim kurumlarındaki çocuklara bu konu ile ilgili resim ve şiir yarışmaları açıldı.
Panolarına ilanlar asıldı.
Hangi mantıkla mı?
Kayıtlı ekonomi için eğitim daha çocuk yaşta başlar diye!
İnsanlar o duygulu şiirleri duyunca imana gelir diye!

İTO, İSO, TUSİAD, MUSİAD gibi anlı şanlı kurumlarımız bu tertipten panel, konferans falan düzenleyecekti.
Herhalde yapmışlardır.

Şehrin anayollarındaki üst geçitlere kayıt dışılığı kınayan afiş ve panolar asıldı.

Spor kulüpleri sahaya çıkarken yine kayıt dışılığı kınayan dövizler açtılar.

Hükümet bu konuda valilikleri, valilikler kaymakamlıkları görevlendirdi ve onlar her dört ayda bir toplanarak yapılmış ve yapılacak çalışmaları görüşeceklerdi.
Görüşmüşlerdir mutlaka.

Biz de o zamanlar bu şiirli kayıtdışı karşıtı kampanyaya katkıda bulunmak amacıyla Attilla İlhan’ın “Tarz-ı Kadim” adlı şiirinden söz etmiştik:
“………………..

Olmuyor neyleyim
Olmuyor velinimetim efendim
Olmuyor yirminci asırda
Tarz-ı Kadim üzre gazeller söylemek”

Şimdi siz “Şair haklı çıktı ve hiçbir şey de olmadı” diyeceksiniz değil mi?
Bilmem ulema işin farkında mı söylenen değil ama söylenmeyen çok şey oldu aslında.
Şiir, sergi, pankart falan derken işin aslı perdelendi!
Yani “Cambaza bak!” hikâyesi.

Bunun gibi bir de “kazı kazan” fantezisi var birkaç yıldır.

Yahu bu ülkede hiç kimse kayıt dışılığın bir ekonomik olay olduğunu, böyle piyangoyla, kumar tutkusunu kullanmakla olmayacağını söylemeyecek mi?

Tutun ki insanlarımız bunlara bakıp insafa geldi ve kazımak üzere her alışverişine bir fiş aldı.
Hatta bir takım uymazların başına da birer jandarma dikip onlara da göz açtırmadınız.
Sonunda tam da istediğiniz gibi oldu…

Bre insaf, acaba bu ekonomide ister iç ister dış piyasada her malın maliyeti oluşurken malın bünyesindeki her türlü vergi ancak kitaplarda yazılı olanın yarısı oranında değil midir?

Siz bu yarım yarım alınan verginin artık tamamını alalım der kapıya da jandarma dikerseniz, vergiden kaynaklanan maliyetler ve sonunda piyasadaki fiyatlar bu kadar daha artmaz mı?

İç piyasada sattığınız malın fiyatı sırf bu nedenle yükseldiğinde piyasadaki ithal malları daha ucuza gelip vitrinleri doldurmaz mı?
Dış piyasaya zar zor sattığınız tekstili yeni vergili fiyatlarla satabilir misiniz?

Amerikalı Türkiye’de yan sanayi artık pahalılandı deyip otomotivi Mısır’a götürmez mi?
Satamadığı zaman kapanan atölyelerdeki insanlar “yeşil kart” diye kapınıza gelmez mi?

Daha fazla uzatmadan söyleyelim: Türkiye’deki vergi yükü, kazanan yerine üretenin üzerine çökmüş ya da çöktürülmüştür.
Bu yükü kaldırmazsanız kayıt dışılık da kalkmaz.
Çok ısrar ederseniz ekonomiyi batırırsınız.

Kaldırın üretimin üzerinden istihdam vergilerini, bakın o zaman ne kayıt dışı kalıyor ne yüzsüzlük.

Vergiyi kaldırınca eksilen hasılat mı ne olacak?
Tabii ki aradaki farkı bu yükü taşıması gerekenlerin sırtına koyacaksınız.

İlle de kazıtıp kazanacaksanız, kazıtın bakalım o fişleri gayrı menkul rantiyelerine.
Dikin jandarmayı ekonomi gerilerken karları yükselen finans kesiminin kapısına, ithalat furyasından para kazananların karşısına.
Bak işte o zaman bu tür “kazıma”ya çok sevinir ve aynen desteklerim.

Akıllı olalım, güçlü bir ekonomi için artık kimin kazınacağına doğru karar verelim.