Satılmayacak malın fabrikasını teşvik etmek

İşsizlik olmasın, millet aç kalmasın, kimse göçe kalkmasın;

Onun için tutun ki “ille de yatırım” dediniz ve teşvik etmeye kalktınız.
Adama yatırım yapsın diye ne vereceksiniz?
Arazi? Verdik
Ucuz kredi? Verdik

İşçilik? Sen istihdam yarat yeter ki; vergisini almaz, sigortasını üç beş sene sallarız dedik.
Ucuz enerji? Hadi onu da verdik diyelim.
Balkanların ve orta doğunun en büyük fabrikasını kurdurduk mu? Kurdurduk.
-Hani neden üretmiyor?
Üretemez.
-Neden? Fabrika kurulmuşken neden üretmesin ki?
Hayır; fabrikayı ürettiren kendisi değil, malının satışıdır. Satamayan fabrika üretemez, üretmeyen fabrika dediğin de, olsa olsa genişçe arazi üzerine kurulmuş büyük bir binadır.
-Ne işe yarar?
Öncelikle adamı devlet desteğiyle mülk sahibi yapar.
-Bir şeyler üretip satamaz mı?
İhracat falan?
-Cık!
Zaten satabilseydi yatırımını teşvik etmeye gerek yoktu ki!

O zaman yatırımcı nerden nerden bulur yatırımını yapardı. Zaten teşvik yokken de bu tür yatırımlar yok mu memlekette? Kurulmuş fabrikalar bir türlü tam kapasiteye çıkamazken yeni kurdurduğun nasıl üretip satabilecek? Bak o ayakta kalabilen fabrikaların kapasite kullanımı nihayet yüzde yetmiş beşe çıktı diye sanayici zil takıp oynuyor.
Sen şimdi kurdur bakalım teşvikle yeni kumaş fabrikasını acaba ürettiğini satabilecek misin?
Eski fabrikalar şimdi hangar olmaktan başka bir işe yaramıyor.

Elin Çinlisi senin aldığın ham maddenin fiyatına kumaş satıyor.

***
Bir memlekette üretimin şartı tüketimdir; Yani o malın içeriden ya da dışarıdan alıcısının olmasıdır. Alıcısı olmayan malın üreticisi de olamaz.
-O zaman yatırımcıyı teşvik edeceğimize alıcıyı mı teşvik edelim peki?
Evet, pazar şansı olmayan malı üretecek diye fabrika kurdurmanın anlamı yoktur.
Birine devlet parası bağışlayıp çalışmayan fabrikalar kurduracağına doğrudan cebine para koy daha iyi; ne sen uğraşırsın ne o, üstelik bir de tarım arazisini bozdurmazsın.

-Peki, tekstil yerine başka şeyin fabrikasını kursak?
Yani bütün üretim dallarını deneyebiliriz mi diyorsun?

Neyi denersen dene, hepsinde ortak bir yan vardır:

İthalat ucuzsa imalat topu atar!
Sen istediğini üretmeye kalk, adam senin ürettiğin her malı daha ucuza dışarıdan getirebiliyorsa, teşvik verip fabrika kurduracağım ve içerde ürettireceğim demenin laftan öte geçen bir tarafı yoktur.

Dünyada yetmiş iki buçuk milletin, senden daha ucuza verdiği yetmiş iki buçuk çeşit malı varsa kimse hatır için senin malını almaz.
-Ne olacak bu iş peki?

***
Bunun yolu, şu mal bu mal diye oradan buradan, bölük pörçük yatırım teşvik etmek ve boşa para harcamak yerine ekonominin iğne deliğine kadar uzanan her köşesinde, toplu iğneye kadar her malında “fiyat avantajı” yaratmaktır.
Yani yerli malını ithal maldan daha ucuza ürettirip sattırabilmek.

-Nasıl olacak o iş?
Bir kaç tedbir daha var ama en temel çözüm, bizim paranın suni olarak yüksek tutulan değerini indirmek.

Hesaplara göre Türk Lirası gerçek değerinin yüzde yirmi beş üzerinde tutuluyor.
Türk lirası yüzde yirmi beş yüksek olunca, ithalat yüzde yirmi ucuza geliyor.

Sadece bu durum düzeltilince bile yerli mallar ithal mallara göre yüzde yirmi ucuzlayacak.

İthal kumaş yüz lira, yerlisi yüz yirmi beş lira ise, en azından her ikisi de yüz yirmi beş olacak.
İşte o dengeyi düzelttiğin zaman ister fabrikayı teşvik et, ister yerli malları haftası yap… Tüketiciden kesesine ters gelen bir şey istememiş olacaksın.

***
-Bu senin dediğin olur mu peki?
Bu, hükümetin de yabancıların da pek hoşuna gitmez.
-Niye?
Birincisi adamlar bizim gibi pazarı bulmuş, parası olmayana bile şimdi al sonra öde deyip çatır çatır mal satarken sıkıntıya girerler. Mallarını almazsak üretimleri düşer, üretimleri düşerse işsizlikleri artar. İşsizlikleri artarsa kendi hükümetleri zorda kalır…

-Başka?
Türkiye’ye girmiş sıcak para zarar görür.
İçerdeki bir dolarları seksen sente düşer, zarar ederler.

Paranın değeri düşüyor diye bize borç vermezler.
Büyük alış veriş merkezleri kapanır,
Sıcak para kaçar gider.
-İyi ama onların her dediğine evet demek zorunda mıyız? biz de onlara hayır diyelim o zaman?
Bunu ancak hükümet diyebilir; onun da işine gelmez.

-O zaman biz de hükümetin yabancının her istediğine evet demesine hayır diyelim?
Bak o zaman olur.

Bu işten zarar gören yatırımcısıyla, sanayicisiyle, ihracatçısıyla, işçisiyle, tarımcısıyla hep birlikte hükümetin bu yaptıklarına hayır diyelim, memleket için de ekonomi için de hayırlara vesile olsun!