Allah gönlünüze göre versin diyelim ama


Geçen gün Anadolu Ajansı bir haber duyurdu.
Özü şu: Maliye Bakanlığı, kamu ihale usulünde “İdareye, ihale yapma konusunda daha esnek davranma imkanı verecek” bir yasa taslağı hazırlanıyormuş.

Bu
taslağa göre “yaklaşık maliyeti 50 bin lirayı aşmayan mal, hizmet alımı ve yapım işleri” ile “temsili ağırlama faaliyetleri kapsamında yapılacak konaklama, seyahat ve iaşeye ilişkin alımlar”, ihale komisyonu kurma, yeterlilik kurallarını arama, teminat alma ve sözleşme yapma zorunluluğu bulunmaksızın piyasada fiyat araştırması yapılarak temin edilecek.

Bu ifadeyi biraz teknik ve karmaşık bulanlar için özetleyelim:
Kısaca, kamu kurumları ihale yaparken sanırım sıkıntıdalar ki, daha rahat davransınlar diye koşullar biraz esnetiliyor.
“Daha” diyorum çünkü ekonomist Güngör Uras’ın köşe yazısından edindiğimiz bilgiye göre bu değişiklik, şimdiye kadar ihale mevzuatında yapılan 54 değişikliğin üzerine geliyormuş.
Yani bu seferki 55. Değişiklik.

Demek ki iktidar, bu ihale usulünü bu güne kadar tam 54 kere “esnetmiş” ama yine de tam istediği gibi olamamış, şimdi daha da esnetmeye çalışıyor.
Sanırım koşullar imkan verdikçe esnekliğe doğru yeni bir adım daha atılıyor.
Ne diyelim?
Allah gönlünüze göre versin diyeceğim ama herkes biliyor ki, işi bu kadar çok esnetirseniz sonunda bir yerinden kopar.
Sonunda bu iş “devlet işi”
***
Türkiye’de kamu ihalelerinin usulüne uygun ve kayırmasız biçimde yapılıp yapılmadığı Kamu İhale Kurumu’nun (KİK) denetimindedir.
Bu bağımsız kurum, vatandaşların kesesinden çıkan vergilerin kamu yöneticileri tarafından yerinde ve usulüne uygun harcanıp harcanmadığını kollayan birimdir.

Yani kısaca yönetimin yaptığı harcamaların daha rahatlıkla yapılmasını değil, daha sağlıklı yapılması için kurulmuştur. Dolayısıyla ihale işlemlerinin kolayca yapılmasını değil, daha ciddi bir denetim altında yapılmasını savunması beklenir.
Buna rağmen bakın Kamu ihale Kurumu’nun başındaki kişi, Hasan Gül bu esnetme hakkında ne diyor:
Burada risk var mı?... Var.
Ama sonuçta işlem yapan insanlara güven esasına dayanmayan bir sistemle de bir yere gidemezsiniz”
Ne diyelim?
Allah gönlünüze göre versin. Ama…

***

Bakın bir zamanlar AKP yönetimine de danışmanlık yapan ve bu konularda ciddi çalışmalarını izlediğimiz Prof. Can Aktan, internette yayımlanan bir yazısında ne diyor:

Dünyada yolsuzlukların boyutları yukarıda da belirttiğimiz gibi Uluslar arası Şeffaflık Kurumu (Transparency International)’nun yaptığı bir araştırma ile ölçülüyor.
Dünyada, demokratikleşme düzeyi yüksek tüm ülkelerde en az yolsuzluk söz konusudur…. Freedom House araştırmasında, siyasal özgürlüklerin daha fazla olduğu ülkeler doğal olarak daha demokratik ülke olarak kabul edilmektedir.…
Çok açık olarak demokratikleşme (siyasal özgürlük) indeks değeri daha yüksek olan tüm ülkelerde yolsuzluklar en az düzeydedir.

Uluslararası Şeffaflık Kurumu’nun yaptığı araştırmaya göre dünyada yolsuzlukların en fazla olduğu ülke, Nijerya’dır. Yolsuzluk sıralamasında Nijerya’yı Pakistan, Kenya, Bangladeş, Çin, Kamerun, Venezuella, Rusya, Hindistan, Endonezya, Filipinler ve Uganda izlemektedir. Türkiye bu araştırmada 22. sırada yer almaktadır. Tüm bu sayılan ülkelerde siyasal özgürlükler ya yeterli değildir, ya da temel siyasal ve sivil özgürlükler devlet tarafından ihlal edilmektedir.

Freedom House adlı kuruluşun 1996 yılı Siyasal ve Sivil Özgürlükler İndeksinde Türkiye’ye verilen puan 5 dir. Türkiye bu puanla “kısmen özgür” ülkeler kategorisinde yer almaktadır.
Bir başka ifadeyle ülkemizde Freedom House adlı kuruluşun araştırmasına göre evrensel ölçülerde demokrasi mevcut değildir.
Türkiye, 191 ülke arasında demokratikleşme yönünden 136. sıradadır.
Bu ülkemizde demokrasinin kural ve kurumlarının yeterli düzeyde olmadığını göstermektedir.”

Buradaki açıklamalar 1996 yılında yapılmış.
Denilebilir ki bunlar eskidendi; şimdi endişe edecek bir durum yoktur.
Bakalım Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International-TI) ve onun Türkiye temsilcisi olan Şeffaflık Derneği, aradan tam 13 yıl geçtikten sonra yani 17 Kasım 2009 günü, yani yaklaşık bu günler için
ne diyor:

2009 Yılı Yolsuzluk Algılama Endeksi, Yolsuzlukla mücadele ve şeffaf olma anlamında önemli bir ölçüm ve ülkelerin içinde bulunduğu durumu açıklayan araç olan “2009 Yılı Yolsuzluk Algılama Endeksi”, dünya genelinde 180 ülkeyi kapsamaktadır.

Türkiye’nin üye olmak istediği AB’nin önemli kurumlarından olan Avrupa Komisyonu tarafından, aday ülkeler için hazırlanan dönemsel raporların, yolsuzluk ve yargı reformlarına ilişkin kısımları, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün raporları dikkate alarak hazırlamaktadır.

TI ve Şeffaflık Derneğince açıklanan 2009 Yılı Yolsuzluk Algılama Endeksi’ne göre Türkiye, almış olduğu 4,4 puan ile 190 ülke arasında 61. sırada kendine yer bulabilmiştir.
En yüksek puanın 9,4 olduğu düşünüldüğünde, Türkiye’nin düşük bir puan aldığı görülecektir.
Bu ise Türkiye’deki yolsuzluk algısının yüksekliğinin yanı sıra, şeffaflığın önemli bir sorun alanı olarak ortaya çıkmasıyla da ilgilidir.

Şimdi buna ne dersiniz?
Haydi biz “Allah gönlünüze göre versin, size inanıyor ve güveniyoruz” dedik, halkımızın zaten gönlü zengin, “eh olacak o kadar… bal tutan parmak yalar. orası öyle ama bunlar iş de yapıyorlar” dedi.
İyi de, biz bu Avrupa Birliği’nin, Uluslararası Şeffaflık Örgütü gibi bizi el âleme farklı tanıtanların ağzını nasıl büzeceğiz?
Ne diyorsunuz bu işlere Sayın Hasan Gül, Sayın Maliye Bakanımız, bu tasarıyı acaba geri mi çektirsek?