Parası olmayanın siyasi hürriyeti olur mu?


-Bu memlekette “Siyasi hürriyet” deyince akan sular durur mu?
-Durur elbette.
-Neden?
-Neden olsun, herhangi bir kısıtlamaya, zorlamaya bağlı olmaksızın düşünmek, davranmak, herhangi bir şarta bağlı olmamak kadar güzel bir şey var mı?
İnsan her türlü dış etkiden bağımsız olarak, kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar verebilse, bundan keyifli bir şey olabilir mi?
-Olmaz tabii. Türk Dil Kurumu da “hürriyeti” ya da yeni Türkçesiyle “özgürlüğü” böyle tanımlıyor.

-Peki, ekonomik özgürlüğü olmayanın siyasi hürriyeti olabilir mi?
-Olamaz, çünkü hürriyetten söz edebilmek için ortada ne bir kısıtlama, ne de bir baskı olmamalıdır. Oysa parasızlık kısıtlamanın, şarta bağlı yaşamanın dik alasıdır.

-Yani bir kişi için olduğu gibi bir kitlenin, ya da bir ülkenin üzerinde ekonomik baskı varsa bunların da siyasi hürriyeti olmadığından söz edilebilir mi?
-Evet, onlar için de durum aynıdır…

-O zaman şunu söyleyebilmemiz gerekir:
Bir kişi bir kişiden ya da bir yerden ekonomik destek bekliyorsa o kişinin tam bir siyasi hürriyeti olamaz.
Bir kitle ekonomik açıdan baskı altındaysa oradaki insanlar siyasi hürriyetlerine sahip değillerdir.
Bir ülke ekonomik açıdan zayıfsa, dışarıdan gelecek paraya bakıyorsa o ülke siyasi olarak tam bağımsız sayılamaz.

***

-Ekonomide güçlü olan kimdir?
O ekonomik düzende para kazananlar ve servet sahipleri tabii…
-Ya işsizler?
Hiç güçleri yoktur. Kendileri bile sorduğunuzda “ne iş var ne güç” demezler mi?
-İşi olanlar?
İşlerinin kendilerine sağladığı imkân kadar güçlüdürler:
İş bitti mi güçleri de biter!

-Esnaf?
Mahalleye açılan süpermarketten sonra hali duman…
-Yan sanayici?
Fabrikadan iş alabildiği kadar güçlüdür. Fabrika kapanır, güç biter.
-Baba sanayici?
Ekonomi politikasının kendini kolladığı sürece güçlüdür. TL’nin değeri yükselir, ithalat ucuzlar o da batar.

-Ekonomi politikasını ürüten hükümet ne kadar güçlüdür?
Sıcak para geldiği sürece…
-Neden?
Gazeteleri izlemiyor musun? Ülkenin bütün ekonomik dengesi sıcak para girişinin devamına bağlı değil mi?
-Peki sıcak para girişi neye bağlı?
Gittiği ülkede üretmeden, yatırım yapmadan ne kadar para kazanacağına bağlı.
-Peki ya kazanamazsa?
Kazanamazsa çeker gider, sırtında yumurta küfesi mi var? Zaten adına sıcak denmesinin nedeni de her an çekip gidebilmesindendir.
-Hemen mi?
Saniye sektirmez, malum “vakit nakittir”
-Yani ekonomik güç sonunda gelip sıcak paraya mı dayanıyor?
Evet maalesef, biz ekonomide küreselleşiyoruz dedin mi olay aynen böyle.

-Nasıl yani?
Bak, bir ülkede üretim yoksa ülke ürettiğinden çok tüketiyorsa, ekonomisi akıllıca yönetilmiyorsa o ekonominin geliri ile gideri bir birini karşılayamaz.
Geliri ile giderini karşılayamayan ekonomilere “dış ticaret açığı veriyor” ya da “cari açık veriyor” denir. Bunların teknik tanımları birbirlerinden biraz farklı olsa da sonuç aynıdır: Ekonomi kan kaybediyordur.

Ekonominin sürekli kan kaybetmesi söz konusu olduğunda iktidarlar ya bu duruma bir çözüm ararlar ya da kendi iktidarlarına.
Memleketin durumuna çare arayan iktidarlar, ne yapar yapar üretimi arttırır; bu kürede borca yiyen durumundan kurtulmaya bakar. Üretim artınca işsizlik kalmaz, ihracat ve dolayısıyla dış gelir artar, ekonomi açık vermez, sıcak paraya da ihtiyaç kalmaz.

Diğer taraftan, iktidarlar eğer memleketin bu durumuna değil de kendi durumuna çözüm aramayı tercih ederlerse, o üretmeyen ekonomide yapacakları tek şey, ne yapıp yapıp her sıkıştığında biraz daha sıcak para çekmektir.
Bu öyle bir sarmaldır ki, sıcak parayı çektikçe biraz daha batarsınız, battıkça biraz daha çaresizleşir daha çok para beklersiniz. Aynen uyuşturucu müptelalığı gibi bir durumdur.

-Peki hükümet bu sıcak parayla başka türlü baş edemez mi?
Ona mecbur kalmışsan artık edemezsin.
Bir noktadan sonra “sıcak para” hükümeti de siyaseti de güdümüne alır.

-Yani hükümetin siyasi hürriyeti de mi biter?
Evet, aynen insanlarınki gibi; parası olmayan hükümetlerin siyasi hürriyeti de olamaz. Kısacası; ne kadar para, o kadar siyasi hürriyet!