Akvaryum İstanbul'u ne kadar rehabilite edebilir?


Küreselliğin, ulusal ekonomi için olmasa da bazı yönlerden yararları olduğunu kabul etmek lazım.
Kendi içimizde başarılarımızı ya da başarısızlıklarımızı ne kadar değerlendirirsek değerlendirelim, durumumuzu aynı yerkürede yaşayan başkalarıyla kıyaslayarak bir sonuca varmak kadar sağlıklı sonuçlara ulaşamayız.

Kim en büyük?
Kim en zengin?
Kim en mutlu?
Kim en fazla betona gömülmüş?
Kimin havası daha kirli?

İşte bunlar konuşulurken esas alınacak ölçünün yerel taltifler değil de uluslararası kıyaslamalar olması bizi her zaman sağlıklı sonuçlara götürecektir.
Yeter ki o kıyaslamalar, o derecelendirmeler çeşitli çıkar düşünceleri ile manipüle edilmemiş yani bir biçimde işimize ya da birilerinin işine geldiği şekle sokulmamış olsun;
Bir de doğru okunsun.

***

Son zamanlarda, içinde İstanbul’un da bulunduğu bir takım “en… “ sıralamaları medyamızda fazlaca görülmeye başlandı. Hatta sadece medya’da mı? Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin etkisi ya da yönetimi altında olan köprü ve kavşaklardaki reklam alanlarına asılı bez afişlerde, billboard denen büyük reklam panolarında bu “en…”lere bol miktarda rastlanıyor.

Bu, yıllardır bir türlü bu derecede olmayan ama son bir yılda “patlayan bir başarı” mı? Yoksa iktidarın, son bir yılın siyasi atmosferi karşısında “kendi içinde haklılığı” kabul edilebilecek herhangi bir davranışı mıdır bilemiyorum.
Bu gelişmeler beni  “acaba daha başka hangi en… lerimiz var diye meraklandırırken bu kez de bir başka en… olan “İstanbul Akvaryumu “ haberi yayıldı.

Ulaşan bilgilere göre;
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İspanya’nın Valencia kentindeki Avrupa’nın en büyük deniz akvaryumu Loceanografic’in benzerini yapmak amacıyla 2003’te başladığı ve o tarihte bir sene içinde bitirmeyi düşündüğü büyük akvaryumu açmak üzereymiş.
Akvaryum, üzerinden Sayın Belediye Başkanımızın devri iktidarı kadar süre geçmesine ve finansmanı Yap -30 yıl İşlet- ve Devret, yöntemine bağlanmasına karşın ancak şimdi açılabilecekmiş.
Olsun, bizde “Geç olsun temiz olsun” diye bir teselli tekerlemesi vardır, biz de öyle diyelim.
yeter ki aradan geçen 8 senede birileri bu “en… “ sıralamasında bizi çok gerilere düşürmesin de bu “en…” merakımız ve gayretlerimiz boşa çıkmasın.

***

Bu işin erbabının anlattıklarına göre akvaryumculuk, şehir hayatının artık çekilmez olan stresini bir ölçüde de olsa azaltmaya yarayan “meşgale”lerden biriymiş. Stresi çok olanlara akvaryumun karşısına geçip o sessiz dünyayı izlemeleri öneriliyor. Hatta okuduğum bir yazıya göre de Amerika’da bazı bölgelerde polislerin streslerini azaltmak için akvaryum seyrettirilmesi gibi bir yöntem uygulanıyormuş.
Sonuçta şehir yaşamının kaçınılmaz olarak karşımıza diktiği stresi gideren ucuz, keyifli, yararlı bir çözüm.

“Her eve lazım” derler ya, bence imkânı ve merakı olanlar mutlaka bir akvaryum edinmeli.
Herhalde bu bilimsel destekli yarar İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından da daha ilk günlerden öngörülmüş ki büyük bir akvaryum yapılarak bu sefer “İstanbul’un stresi” toptan azaltılmak istenmiş.

***
İstanbul gerçekten o kadar stresli mi?
Her şehirde stres vardır ama özellikle diğer şehirler arasında ne kadar stresli?
“Bu konuda “en…” sıralamasında nerelerde?

Easyjet havayolu şirketinin Londra’da yerleşik 1000 kişinin katılımı ile yaptırdığı bir ankete göre İstanbul Avrupa’nın en stresli şehirleri arasında dördüncü sıradaymış.
Bu araştırmada ortaya çıkan stres nedenleri ise sırasıyla şöyle:

Geçim endişesi (yüzde 30)
Trafik (yüzde 16)
Hayat pahalılığı (yüzde 11)
Kalabalık (yüzde 21)
Çalışma saatleri (yüzde 8)
Hava kirliliği (yüzde 4)
Diğerleri (yüzde 10)

Bunlar küresel nedenler.
Bizde muhtemelen betonlaşma ve trafik daha ağır basıyor olmalı.

***
Ne dersiniz?
İstanbul’un bu stresi karşısında “en…”lerden sayılan bir akvaryum yararlı olur mu?
yeter mi?
Yetmez mi?
Yoksa yetmez ama evet mi?
Siz ne diyeceksiniz bilemiyorum ama bence bu stresli ortamda nüfusu artık 13 milyon olarak ifade edilen İstanbul’umuzun en stresli kişisi, bütün İstanbulluların stresini dengelemeye çalışan Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Topbaş olmalı.
Çünkü onun üzerindeki şehir baskısı daha fazla.
Çözümün bulunması ona yüklenmiş.
Akvaryum’un en büyük yararı da ona olmalı.
Açılışa hazırlanan İstanbul akvaryumu ile ilgili bir haberde kendilerini ilk ziyaretçilerden biri olarak görünce aklıma bunlar geliverdi.