Bayrak işi nasıl aşılır? Bizim İDO nasıl satılır?


Hiç borçsuz aldığınız bir belediyeyi borca batırıp parasız kalırsanız,
Alacaklılarınız kapıya dizilir ve “bütçe emanetleriniz” alır yürürse,
Sarayınızın önü gayrı memnunların gösteri merkezi olursa,
Bu borçlarınız 10 milyar doları aşar da icraatı veresiyeye çevirirseniz,
Mazeret diye -sanki yetecekmiş gibi- ikide bir Dubaili araptan almayı planladığınız 705 milyon doları hukuk engelliyor diye alamadığınızı ileri sürerseniz,
O arap dahi hesap bilmeyip har vurup harman savurmaktan batmışsa,
bundan sonra ondan da medet yoksa,
Ve siyasette “ İstanbul’u alan Türkiye’yi alır” dendiğine göre, bundan “İstanbul’u veren Türkiye’yi verir” sonucu çıkıyor ve parti büyüklerinize karşı bu ağır siyasi sorumluluk tepenizde Demokles’in kılıcı gibi sallanıyorsa,
İşiniz çok zordur.

Çaresiz, alacaklılara yeni vadeler verecek, arabın bir gün çıkıp geleceğini anlatacak, durum belli olmasın diye havaya bol bol şenlik fişekleri atacaksınız.
İyi güzel de, sizin yürüdüğünüz yolda bu işin çaresi yok bir şeyleri satacak savacaksınız.
Böylece insanlar size göre bazı önemli tarihlere gelene kadar işlerin ne kadar da iyi gittiğini, ekibinizin de bu gidişten ne kadar emin olduğunuzu düşünecek.
Garibim vatandaşım, hele ne kadar kalkındığımızı bazı gazete ve televizyonlardaki demeçlerden, insanların gelirinin katlandığını bakkalların kapanıp alış veriş merkezlerinin nasıl mantar gibi çoğaldığından, ekonominin ne kadar kalkındığını araba satışlarının katlandığından öğrenince (!) içine düştüğü yoksulluğun sadece kendi beceriksizliğinden kaynaklandığına inanıp destek için saf saf kapınıza dayanacak.
Bu durumda ne yapacaksınız?

Size göre galiba satılabilecek mallar arasında en iyilerden biri İDO.
İskeleleri var, 108 gemisi var… gemiler de önemli değil İstanbul’un deniz ulaşımı işi neredeyse komple satılacak.
Hani Sokullu Mehmet Paşa demiş ya: Bu millet isterse gemilerin halatlarını ibrişimden yelkenlerini atlastan yapar diye! Doğrudur, seksen yıldır yaptığı gibi yemez içmez yine de yapar.
Ama siz kabotaj hakkını bir şekilde “”halletmeyi “düşünüp bayrak hakkının arkasından dolanmaya kalkarsanız işte o noktada iş vahimleşir.
O zaman işi geri çevirebilmenin yolu maalesef yeni Lozan’lardan geçer.
Nedir kabotaj hakkı?
Kabotaj hakkı, Türk kara sularında gemi işletmeciliği hakkının sadece Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına ait olmasıdır. Yani buna göre örneğin bir yunan gemicilik şirketi bu sularda taşımacılık yapamaz. Ortaklarının tamamı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan hiçbir şirket bu hakkı kullanamaz.
Bu hak, Lozan’da uzun mücadelelerden sonra alınmış, alınmasıyla da milletçe bayram yapılmıştır.
İşte bunun için İDO’nun satışında değil de yabancıya satışında büyük bir sorunları vardır.
Şimdi düşünüyorlar, nasıl yaparız da kabotaj hakkına rağmen İDO’yu yabancıların alacağı yani İstanbul’un deniz ulaşımını yabancıların ticaretine sunacak koşulları sağlarız diye.
Kanun “bu bayrak inmez, yabancılar bu bayrağın altına giremez ve altında denizlerimizde ticaret edemez” diyorsa edemez…
O zaman kendi çözümü için ille de bu işi yapmayı kafaya koymuş olanlar ne yaparlar?
Lozan’daki mücadeleyi ve işin özünü göz ardı edip acaba kanunu mu değiştirirler?

Değiştirirler, değiştirirler.
Nasıl olsa sandık her türlü kanunu değiştirme imkanı vermedi mi?
Nerede oy çokluğu, orada iktidar!
“Kabul edenler..etmeyenler.. oy çokluğu ile kabul edilmiştir”
Belki o günlerde birileri buna dikkat çekmeye çalışır, karşı çıkar, çırpınır ama ne gam…
Hatırlarsınız, 1030 maddelik koca Türk Medeni Kanunu baştan aşağı değiştirilirken milletin dikkati sadece bunun içindeki zina olayına çekilmemiş miydi?
Mecliste birkaç yıldır üzerinde çalışılan yeni Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 1535 maddesi arasından birisi, işte bu bayrak meselesinin nasıl halledileceği konusunda da ipucunu vermektedir.

Yeni TTK Madde 940 gemicilikteki bayrak meselesini “özel olarak” düzenlemektedir.
Buna göre özetle:
Gemicilik yapacak şirketin Türk kanunlarına göre kurulması,
Ortaklarının çoğunluğunun Türk vatandaşı olması,
Ortaklık idaresinde oy çoğunluğunun Türk ortaklarda bulunması,
İşletilen gemilerin Türk gemisi sayılmasına ve Türk Bayrağı taşıyabilmesine yetmektedir.
Yani tamamı Türk vatandaşı olmalı kuralından, yüzde 50,1’i Türk, 49,9’u yabancı patron olabilir kuralına geçilmektedir.
Eğer bu yüzde 50,1 ortaklar arasına pasaportu Türk, menfaati yabancıdan olan biri konur da eline şeklen bir iki puanlık hisse verilirse o da kolayca halledilecek demektir.

Peki yeni TTK çıkıp, işler buna uygun yapılınca bizim 815 numaralı “Türkiye Sahillerinde Nakliyat-ı Bahriye (Kabotaj) ve Limanlarla karasuları dahilinde İcrayı San’at ve Ticaret Hakkında Kanun” ne olacak?
Canım modern çağın icaplarına, küresel ticarete 1926 yılından kalma kanun engel mi olacak?
Kafa karışıklığı yaratıyor deyip kaldırıverirsin gider.
“Kabul edenler… etmeyenler… oy çokluğuyla kabul edilmiştir: Mülgaaaa!”
Peki ya Lozan’daki o kavgalar nedendi dersek ?
Ohoooo… Sen hala oralarda mısın denecektir “Bak biz seksen senedir yapılanı şu yedi senede kaça katlıyoruz. Senin kafanla gitseydik hala kayıkçıydık!”