Taşeron Siyaset Taşeron İşçilik

İşçilik işçiliktir.
Alın terinizi, bilginizi, becerinizi, emeğinizi ortaya koyar karşılığında da ekmeğinizi alırsınız.
Emek karşılığı kazanılan ekmek kutsaldır.
İçinde kimsenin hakkı olmaz, hiçbir zaman boğazınıza durmaz.
Emek ekmeğe dönüşür, karnınız doyar, kimseye borcunuz olmaz.
Bütün borcunuz ve minnetiniz sadece kendi ellerinize ve kafanızadır.
O kafanın içindeki aklınız ve gövdenizdeki yüreğiniz size ne diyorsa onu yaparsınız.
Dünyada bundan daha keyifli bir şey var mıdır?
Karnı tok, mutlu, hür ve gelecekten korkmayan…
Peki, “işçilik” bu bizim bildiğimiz işçiliktir de, bu “taşeron işçilik” ne ola ki?
Düz işçilik “emeğin ekmeğe dönüşmesi” ve insanın kendi geleceğini kendi elleriyle yaratması ise, işin içine karışan şu taşeron işçilik ne?
***
Türkiye giderek kabuk değiştirip de yabancı sermaye tekelleri ekonomiye hakim olurken, istihdam düşüp işsizlik artarken, insanlarımız gelecekten ümidi kesip bu günün derdine düşürülürken yıldızı parlayan bu “taşeron işçilik” de neyin nesidir?
Bu kötü gelişmelerle birlikte artması acaba neyin alametidir?
Taşeron sistemi neye ve kime yaramaktadır?
Ne kadar doğru, ne kadar yanlış bir uygulamadır?
***
Taşeronluk şekil olarak, bazı işlerin bir alt birim eliyle yapılması işidir.
Bu modelde işin asıl sahibi, o işi bir sebeple kendisi doğrudan yapmaz ve birilerine yaptırır.
İşte biz bir işi birinin hesabına yapan birimlere “taşeron” diyoruz.
Acaba işin asıl sahibi kendi işini neden doğrudan kendi adına yapmaz da gidip araya birilerini sokar?
Kağıt üzerinde görünene göre ve piyasa ekonomisinde bunun açıklaması işin erbabına yaptırılması, daha ucuza mal edilmesidir.
Amaç öncelikle işten kar etmek, parasal maliyeti düşürmekse bir dereceye kadar anlayışla kabul edilebilir. Öyle ya, inşaat müteahhidine “Sen binayı yaparken betoncuları da, marangozları da, camcıları da doğrudan bordrona al diyemezsiniz. Çünkü burada işveren olarak amacınız kar etmektir ve kim hangi işi daha iyi beceriyor, daha ucuz yapabiliyorsa ona yaptırırsınız.
Şimdi bir kademe daha ileri gidelim:
Siz bir kamu kurumusunuz, amacınız kar etmek değil, ama yaptıracağınız iş de kısa vadeli ve bunu yapmak için özel çalışmalar yapmanıza da gerek yok.
Örneğin İstatistik kurumusunuz ve 1000 kişi ile 15 gün içinde bitecek bir anket çalışması yaptıracaksınız…
Bunun için kadrolu 1000 eleman almaz, sadece bu işi yapacak 1000 genç öğrenciyi organize edip çalıştırabilecek bir taşeron firma ile anlaşır işinizi görürsünüz.
Bu durumda da size kimse bir şey diyemez.
Ama bir durumda bu işi yapamazsınız: Sürekliliği ve özelliği olan kamu hizmetlerinde.
Örneğin İtfaiyecilikte…
Eğer dünyanın kurulduğu günden bu güne, bu günden de kıyamete kadar her gün için yangın diye bir gerçek varsa, belediyeler gibi kamu kurumları da bu yangınları söndürmek için gereken kadroları kurmak ve sürekli tutmak zorundaysa
Hele bir de bu iş öyle parayla pulla maliyetine bakılarak ele alınacak bir iş değilse
yani o beldede yaşayan insanların canları ile ilgiliyse
Bu işin her iki senede bir yeniden emsalleri arasında en ucuza yapacak firmaya ihale edilmesi ve kazanılmış itfaiyecilik deneyiminin her seferinde sil baştan edilmesi, her seferinde bu işte yetişmiş elemanların kapının önüne konması, bazen kapıya konmasa da o itfaiyecilere kapıya konma azabının çektirilerek iş verimlerinin düşürülmesi, akla mantığa ve vicdana sığan bir yönetim anlayışı değildir.
Peki ama yine de yapılıyorsa bunu nasıl yorumlamalı?
Bu iş herhangi bir yöneticinin kendi kararıyla olmuş ve sadece bir basiretsizlikten ibaretse ona tepki gösterir, düzelmesini ve işi düzeltmesini sağlarsınız.
Ama bu taşeronlaştırma ve taşeronlaşma genel bir uygulama haline gelmiş, çalışanların kabusu haline getirilmiş, siyasi kimliğe büründürülmüş, bütün ülke idaresine yayılan genel bir uygulama haline gelmişse o zaman sıkıntı çok büyük demektir.
İşte orada tepki gösterecekleriniz ve düzeltecekleriniz daha “genel”dir.
İşte oradaki yangın yurt çapındadır ve sadece itfaiyecilerin değil, tüm aklı başındaki yurttaşların itfaiyecilik yaparak bu yangını söndürmesi, olanlara karşıdan bakmayıp “hepimiz itfaiyeciyiz” demesi gerekir.