GİTES: “Yurt dışında üret, gümrüksüz getir”
projesine dikkat!


Başbakanlık, 12 Mayıs 2010 günlü Resmi Gazete’de 2010/12 sayılı bir genelge yayınladı.
Bu genelgeye göre, Cumhuriyetimizin 100. Kuruluş yıldönümü olan 2023’te ihracatımızın 500 milyar dolara çıkarılması için; konuyla ilgili kurum ve kuruluşların bir plan dâhilinde aktif olarak çalışmalara katıldığı, kurumlar arası işbirliği ve koordinasyonun sağlandığı, üretimle ihracatın birlikte ele alındığı bir “İhracata Dönük Üretim Stratejisi” geliştirmek amacıyla, “İhracata Dönük Üretim Stratejisi Değerlendirme Kurulu” kurulması uygun görülmekteydi.

Bu kurul, Türkiye’nin ihracatının arttırılması için neler yapılması gerektiğini araştıracak ve özellikle ara malı ithalatı dolayısıyla dışarıya yaptığımız yüksek ödemeleri azaltabilmek için bunların yurt içinde üretilmesine çalışacaktı.

Buraya kadar itirazımız yok.
Öyle ya, mademki bizim ekonomimiz bazı malları ihraç ediyor ama bunları üretmek için zorunlu olarak önemli ölçüde ara malı ithal ediyordu, o zaman; en azından ihraç mallarımızın bünyesine giren ithal mallarını azaltır, bunları yurt içinde üretirsek bu işten elde edeceğimiz katma değer daha da artacaktı.
Örneğin, otomobil ihraç ediyorduk ama “motor” ve “aktarma organı” konusunda yeterli üretimimiz olmadığı için bir yandan da bunları ithal etmek zorunda kalıyor, yaptığımız ihracattan fazla bir şey kazanamıyorduk.

Buraya kadar da itirazımız yok.
Ancak geçtiğimiz günlerde bir de baktık ki, “Girdi Tedarik Stratejisi: GİTES” denen bu projede, ithal edilecek malların içeride üretilmesinden yola çıkmışken, olay bazı malların yurt dışında ürettirilerek yurda gümrüksüz ithal edilmesi projesine dönüştü. (Bakınız: 19.09.2011 Tarihli Dünya Gazetesi)

Buna göre, başta “soya” olmak üzere bazı tarım ürünleri “yurt dışındaki Türk firmalarına” ürettirilecek ve yurda gümrüksüz olarak kabul edilecekti.

İşte tam bu noktada bize göre projenin rengi değiştiği için gördüğümüz bazı sakıncaları dile getirmekte yarar görüyoruz:

1.Türkiye’de kullanılan soya ve bazı tarım ürünlerinin yurt dışında üretilmesi, cari açığın 75 milyar dolar dolayında olduğu bir dönemde bu tehlikeli açığı daha da artırır.

2.Yurt dışında yapılan üretim, bu ürünün üretim maliyetine giren her türlü harcamanın (işçilik, nakliye, idari giderler vb.) bir başka ekonomide yapılması demektir.
 
3.Türkiye’de yoğun işsizlik sorununa rağmen üretimin yurt dışına kaydırılması istihdam açığının devlet eliyle arttırılmasıdır. Yurt dışında üretim, yabancı bir ülkede işçilik ödemek demektir. O ülkelerde işçiliğin Türkiye’den düşük olması istihdamın bir başka ülkeye kaydırılmasının gerekçesi olamaz.
 
4.Bazı malların üretiminin yurt dışına kaydırılması, orada üretilen malların gümrük avantajıyla yurda sokulması, burada küçük ölçekte aynı malı üretenlerin piyasadan silinmesine, buna karşılık yurt dışında ürettirenlerin piyasada tek satıcı konumuna gelmesine yol açacaktır.

5.Yurt dışında üretilmiş bir tarım ürününün üreticisi Türk firması da olsa, yabancı da olsa, üretim maliyeti aynı olacaktır. Bu nedenle, kimden alınırsa alınsın, o ürünün Türk gümrüğe geldiği andaki fiyatı aynı olacaktır.

6.Yurt dışındaki bir Türk firmasının üretimine sıfır gümrük uygulanmasıyla bir başka ülke firmasının üretimine sıfır gümrük uygulanması arasında teşvik açısından hemen hemen hiçbir fark yoktur.

Örneğin bir Türk firmasının Kenya’da ürettireceği soyanın bir tonunun maliyeti 200 dolar ise, yine Kenya’daki bir Kenyalı firmanın üretim maliyeti de 200 dolardır. Eğer amaç gümrük teşviki ile iç piyasada soya fiyatlarını düşürmekse, kim üretirse üretsin, sadece soyadan gümrük vergisi almamanız yeterlidir.

7.Bir ürünün ithalatından gümrük vergisi alınmaması, onun iç piyasadaki fiyatının daha önceden alınan gümrük vergisi kadar düşmesine yol açmaz. Aksine, kendisine indirim uygulanan ithalatçının o malı gümrük ödemese bile -yaklaşık- eski gümrüklü fiyatına satmasına imkan verir.
Yani, alınmayan gümrük vergisinin ithalatçı firmaya ek kazanç olarak ikram edilmesi anlamına gelir.

8.Bu uygulamada, kendisine gümrük kolaylığı uygulanacak firmanın Türk firması olması şartı her zaman ihlal edilebilir. Örneğin yurt dışındaki bu firma o ülkede iç satın almalar yapıp bunları ben ürettim diye yurda sokarsa nasıl denetlenecektir? Çünkü soyanın bir Türk firması tarafından üretilip üretilmediğini belirleyecek bir imkan yoktur.

9.Aslında yabancı olan bir firmanın hisseleri sırf gümrük kolaylığından yararlanabilmek için Türk yatırımcılar tarafından satın alındığında, o ürünün Türkiye’ye gümrüksüz olarak satışından sağlanan “ek kazanç” ticaretin pratiğinde mutlaka firmanın eski sahipleri ile paylaşılacak ve bu paylaşılan meblağ aslında devletin feda ettiği gümrük vergisi olacaktır.

9.Yurt dışında üretim yapan herhangi bir yabancı tesis ya da tarım çiftliği, bir dönem için Türk firmasına “şeklen kiralandığında” bu vergisiz ithalattan kolayca yararlanabilecektir. Dolayısıyla bu projeyle aslında hükümetçe seçilmiş bazı firmalara gümrüksüz ithalat yapma ve Türkiye piyasasına hakim olma imkanı verilecektir.
Bu işlemler sonuçta içerideki aynı tarımı yapmaya çalışan üreticiyi öldürecek, herhangi bir işletmenin bu tarıma girmesine fırsat vermeyecektir.

10.Yurtdışında üretim yaptığı kabul edilen firmaların seçiminde hangi ölçü kullanılacaktır?
Bu firmalar gümrüksüz ürün getirerek fiyatlarını eski gümrüklü bedele kadar yükseltebileceklerine göre kendilerine açıkça hükümet eliyle ayrıcalık sağlanacaktır.
Bu durum hükümete yakın firmaların belirli malların ticaretinde imtiyazlı hale getirilerek haksız zenginleştirilmesine yol açacaktır.

Bize göre “yurtdışında üret, gümrüksüz getir” projesi bu haliyle her türlü istismara açıktır, Türkiye tarımını daraltan, tarım ürünleri ve bazı ara mallarında tekeller yaratabilecek, devletin vazgeçeceği ciddi boyutlardaki gümrük vergilerini bazı firmalara bedavadan sermaye olarak sunabilecek sakıncalı bir proje olacaktır.
Konu üzerine mutlaka gidilmeli ve bu yanlışa düşülmesine imkân verilmemelidir.