Batıdaki durum kriz mi hastalık mıdır?


İster insan sağlığı deyin, isterseniz bir ülkenin ekonomisi…
Şu “kriz” denen şey her ikisinde de kısa bir süre sonra geçmez ve “yapısal” bir hal alırsa artık adının “hastalık” olarak değiştirilmesi gerekir.

Bilirsiniz, kalp krizi günlerce sürmediği gibi ekonomilerin krizi de öyle yıllarca sürmez.
Çünkü kriz “sürekli” bir rejim değil, “arızi” bir duruma verilen addır.
Her iki anlamda da kriz denen şeyi ya belirli bir sürede atlatır ve kurtulursunuz ya da artık siz o kriz öncesindeki siz değilsinizdir.

*
Geçtiğimiz yıllarda kimi sözde ekonomistler tartışıyordu:
“Bence kriz “U” yapacak”
“Bana göre “L” çizecek”
“V şeklinde eğri çizecek”
“Hayır, bu kriz “W” gibi çift tabanlı olacak”.

Ancak görüldü ki, o bunlardan hiç birini yapmadı.
Tas tamam aşağıya doğru inen bir “ok” işareti halini aldı.
Yani, tanımı icabı “ Ekonominin mevcut düzenini ciddi biçimde etkileyen, hiç beklenmeyen bir anda ortaya çıkan geçici durum” diye düşündüğümüz ve  “kriz” diye anlatılan o olay, batıdaki pek çok ülke için ve büyük olasılıkla bizi de kapsamına alacak biçimde artık “geçici şok”luktan çıktı, yeni ve uzun vadeli bir “gidişat” karakterine büründü.

Bilmiyorum bu gidişatın yönünün aşağıya doğru olduğunu ayrıca söylemeye gerek var mı?

*
Neden gidişat?
Çünkü önünü ancak bir sonraki seansa kadar görebilen “borsa ekonomistleri”nin dışındaki “gerçek” ekonomistlerin şimdiki tahminleri, bu krizin 10 yıldan aşağı bitmeyeceği yönünde.
Bu konularda, bazılarından daha dobra dobra konuşan bir başbakan; Almanya Başbakanı Merkel de, siyasetçi olmasına karşın bu gün aynı şeyi söylüyor.

Merkel, Başbakanlığının resmi internet sayfasında yayınlanan haftalık video mesajında, borçların “onlarca yıldan beri” birikmiş olduğunu, bu nedenle borç krizinin bir anda çözülemeyeceğini belirterek, "Daha iyi durumda olacağımız güne kadar 10 yıl geçecektir" şeklinde konuşuyor.

Ne dersiniz, bu demeç bile size biraz iyimser gelmiyor mu?
Bana kalırsa “sittin sene daha” dememek için kibarca söylenmiş bir söz.
Düşünsenize, bir ülkenin “Onlarca yıldan beri birikmiş” borçları, ekonomisi hemen bu günlerde düzelmeye başlasa yine aynı tempoyla yani yine “onlarca” yılda düzelmez mi?

Beklenti de en fazla bu olmalı bence.
Bilmem dikkatinizi çekti mi, karayollarında yokuş aşağı inen araçlar ve tabii ki onların sürücüleri için bir ikaz levhası bulunur:
“ Dikkat, hangi vitesle çıkıyorsanız yine aynı vitesle inin” diye.
Ekonomiler de hangi hızla kaybetmişlerse ancak yine aynı hızla toparlayabileceklerdir.

*
Gelelim işin bir başka yönüne:

Haydi İzlanda hükümetleri yanlış yaptı ve battı,
Haydi İrlanda hükümetleri yanlış yaptı,
Haydi Yunanistan hükümetleri yanlış yaptı,
Haydi İtalya hükümetleri yanlış yaptı,
Haydi Fransa hükümetleri yanlış yaptı,
Haydi İspanya hükümetleri yanlış yaptı,
Haydi durumu endişeyle karşılayan Merkel kötümser,
Haydi Wall Street’i işgale kalkan Amerikalı gençlerin de kendi “baharları” başlarına vurdu diyelim.
Bu arada bizimkileri “şimdilik”, bak  işe siyaset karıştırıyorlar denmesin diye ihmal edelim. Nasıl olsa ağız birliğiyle ve yıllık 100 milyar dolarlık ihracat-ithalat farkına karşın hala bize “teğet” geçecek deyip aklımızı kötü şeylerden uzak tutuyor değil miyiz;
Bunların hepsini bir kenara bakalım ve düşünelim:
Acaba bütün bu ülkeler nasıl oluyor da on yıllardır adım adım borca batıp hepsi birden patır patır krize duçar oluyorlar ve onlarca yılda biriken borçları bu gün boylarını aşıp bütün ümitlerinin “şimdi düzelmeye başlarlarsa” ancak önümüzdeki on yılda yeşerebileceğini söyleyebilecek hallere düşüyorlar?
*
Söyleyin Allah aşkına, böyle onlarca yıl öncesinden borca batmaya başlayıp ancak ve ancak önümüzdeki on yılda düzelebileceği söylenen ekonomilerin şimdiki sıkıntıları sadece bir “kriz” midir?
Yoksa değişen küresel ekonomik dengelerin eğik düzleminde topluca aşağılara doğru bir “kayış” mı?

Bu ülkelerin borca batıklığı, cari açıklarının bir türlü kapanacak gibi görülmemesi topluca yaşanan bir beceriksizlik, bir aymazlık mı?
Yoksa o küreselliğine hayran oldukları ekonomi düzeninin “genetiğinin” doğal sonucu mu?