İktidar yolu yerel yönetimden geçiyorsa ne yapmalı?


Siyaset çarkının nasıl döndüğünü iyi bilenler, iktidara giden yolun belediyelerden geçtiğini söylerler.
Özellikle şu son dönem iktidarının yol çizgisine bakıldığında bu tespite katılmamak mümkün değil.
Bu gün Türkiye’yi idare etmekte olanlar dünün belediyecileridir.
Bu gün iktidarda olan parti de, dünün belediyecilikte “etkin” olmuş partisidir.
Bu herkesin gözü önündeki bir gerçek.

Neden böyle?
Yerel yönetimlerde iktidar olmanın bu “itici güc”ü nasıl sağladığını düşündüğümüzde akla hemen şu bir kaç başlık geliyor:

   -Belediyeler halkın siyasete katıldığı başlangıç noktalarıdır.
   -Belediyeler siyasetçi yetiştiren fidanlıklardır.
   -Belediyelerde başarılı olamayana kimse güvenmez.
   -Belediyeler siyasetçinin iktidar olmanın tadını aldığı noktalardır.
   -Halka hizmet Belediyelerden başlar.
   -Belediyelerin icraatı, partisinin icraatı olarak görülür.
   - Belediyeler siyasetin finansmanında en önemli kaynaktır.
   -Siyasi partilerin propaganda gücü belediyelerinden kaynaklanır.
   - Belediyeler partilerin istihdam kaynaklarıdır.
   - Belediyeler partilerin halkla temasının en fazla olduğu yerlerdir.

O zaman, “Bir siyasi partinin iktidar yolculuğundaki geleceği, onun belediyecilikteki durumuna ve iddiasına bağlıdır diyebilir miyiz?

Eğer öyleyse, siyasi geleceği belirleyen iki önemli unsur şudur:

    1.Partili belediyelerin mevcut durumu
    2.Partinin bu belediyelerin geleceği hakkındaki hazırlıkları

Partilerin, ellerindeki belediyelerin mevcut durumu ve kendisini iktidara taşıyacak bir durumda olup olmadığını bilmemeleri mümkün değildir.
Durumu biliyor ve başarılı görüyorlarsa ne ala; görüyor ama başarılarını artırmak için bir şeyler yapmıyorlarsa ya da yapamıyorlarsa, -yukarıdaki prensipten yola çıktığımızda- bunun anlamı, iktidara gelmek için henüz pek de bir şeyler yapamıyorlar demek değil midir?

***
Bir belediyenin başarısı elbette başındaki kişinin ve meclisindeki üyelerinin başarısıyla yükselir.
Başkanından meclis üyelerine kadar; eğer yerel seçimlerde başarılı olabilecek ve ileride partiyi iktidara taşıyacak bir “ekip”in kurulması gerekiyorsa, kesinlikle bu seçim ve değerlendirmenin son günlere bırakılması ve o günlerin karmaşası içinde yapılması gibi bir yanlışa düşülmemelidir.

Bunu önceden yapmak zordur denebilir.
Bu zorluk sizce nereden gelebilir?

Birilerinin o yörede kendini partiden de güçlü ve önemli görmesinden mi?
Parti hiyerarşisinin o taraflarda işleyememesinden mi?
Partinin bu hiyerarşiyi gerektiği gibi düzenleyememiş olmasından mı?
Bu yerel yönetimlerin parti içindeki iktidarı dahi belirleyebilmelerinden mi?
Şimdilik bunları bir kenara bırakalım.

Evet, siyasi planlama bunu gerektirir ama koşullar el vermiyorsa “bir süre için” yapılamayabilir de.
O durumda, başarılı ve parti hiyerarşisine tabi belediyecileri seçip onların rüzgârıyla “iktidar olmanın” da pek kolay olamayacağını kabul etmek gerekir.

Peki, kişileri seçmek zordur, belirli bölgelerde sonuç almak zordur da, seçilecek olanların “niteliklerini belirlemek” de mi o kadar zordur?
Kimlerle değil ama, “nasıl birileri”yle belediyecilik yapılmasının düşünüldüğünün belirlenmesi ve bütün birimlere “bildirilmesi” gibi bir adım da atılamaz mı?

Belirlenecek o nitelikler neler olabilir?
Buna verilecek cevap, -örneğin- belediyeciliğin temel işlevlerine bakılarak bile verilebilir.
Dolayısıyla belediye başkanından meclis üyelerine kadar olan “kadro” yani partiyi iktidara taşıyabilecek kadronun “gerekli nitelikteki”  üyelere sahip olması sağlanabilir.

Aklımıza gelen birkaç niteliği sayalım:
-Belediyeler önemli milyonlarca liralık bütçeleri, işletmeleri, şirketleri olan birimlerdir.
Böyle bir belediyede bütçeyi okuyup anlayacak, bilançoya bakıp durumu kavrayacak, akçalı işlerden anlayacak bir meclis üyesi yoksa, parti buna önem vermemişse ortaya çıkan kadrodan hesap-kitap konusunda bir şey beklenemez. Devletin küçük bir bakkal dükkânının muhasebesini bile lisanslı muhasebeciye tutturma zorunluluğu getirdiği bir ortamda bu çok büyük bir zaaftır.

-Belediye meclislerinin olmazsa olmazlarından ikincisi “hukukçu”dur.
Gerek belediye kararları gerekse devletin genel kuralların belediyece uygulanmasında hukuku gözetecek bir üyenin bulunmaması, kararların el yordamıyla alındığını, hele muhalefet açısından hukuksal irdelemeler yapılamadığını, kimi uygulamalara bilmeden rıza gösterildiğini kabul etmek gerekir.

-İmar konuları, bu konuda mesleki eğitim almış kadrolar gerektirir. Maalesef bu alanda belediyelerde çok sayıda “mesleği ve ilgisi inşaatçılık olan” üye bulunmasına karşın bu konuda mesleki eğitimli kişi yani mimar, mühendis, şehir plancısı gibi kimselere pek rastlanmamaktadır.

Yazının uzamaması için hepsine ayrı ayrı girmeyeceğiz ama, bu konudaki genel bakış açımızı bir örnekle göstermek gerekirse, -aynen bir futbol takımını oluştururken yapıldığı gibi- belediye meclis üyelerinin seçiminde de her birinin mümkün olduğu ölçüde herhangi bir hizmet-icraat alanında söz sahibi kişilerden seçilmesine özen gösterilmesi ve bu özenin mutlaka bir üst birimce denetlenmesi iktidar yolunda başarıyı arttıracaktır.

Bir parti eğer bazı bölgelerde “yerel” değil de ülke çapında yani “genel”de iktidar olmak istiyorsa; bu iktidarlar “kişilerin” değil de bir “fikrin, “partinin düşüncesinin” iktidarı olacaksa ve denildiği gibi eğer iktidara giden yol yerel yönetimlerdeki başarıdan geçiyorsa;
hazır önümüzde epeyce vakit varken bu konuyu tartışmakta yarar vardır diyorum.

Eksiği ya da fazlası varsa herkes şimdiden söylesin.