Anayasa işsiz vatandaşın karnını ne kadar doyurur?

Bir ülkede vatandaşlar ile devlet arasındaki ilişkileri düzenleyen kuralların en tepesinde o ülkenin anayasası vardır. Tabii sayıları on milyonu bulan “işsiz” vatandaş ile devlet arasında da.
Bizim Anayasamızın bu konuya değinen 49.maddesi
“Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.”
der.
Acaba devletin anayasasındaki “İşsizliği önlemeye elverişli ekonomik ortamı yaratmak… için gerekli önlemleri alır” sözü, ülkenin milyonlarca işsiz vatandaşı için yeterli bir güvence ya da hükümete “sen bu işleri düzelt” türünden verilmiş ciddi bir talimat mıdır?

Hayır…
Açık seçik yazsa da Anayasa’da aslında böyle bir güvence ya da talimat yoktur.
Nitekim Anayasa’nın 65. Maddesine baktığımızda bu düzenlemenin aslında bir “temenni”den ileriye gitmediği anlaşılır.
Çünkü aynı anayasanın “Devletin iktisadi ve sosyal ödevlerinin sınırları” başlıklı 65. Maddesinde,
“Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini, bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir”
denerek “işsizleri koruma”, “işsizliği önleme” görevlerinin “mali kaynakların yeterliliği ölçüsünde” gerçekleşebileceği söylenmektedir. Yani bu görevler verilmiş ama yerine getirilip getirilemeyeceği konusu çok esnek bir takdire bağlanmıştır.
Peki ülke yıllardır borca batık, bütçe her zaman açıksa, yani ülkede “mali kaynaklar sürekli yetersiz kalıyor ise” bu işsizlerin hali ne olacaktır?
Acaba, bir işsiz vatandaş için bu metinlerde yazılı “sosyal devlet” kavramı o zaman ne işe yarar?

Acaba, hazır Anayasa’daki yeni değişiklikler için halkın ne diyeceği sorulurken bu konuda da bir sorgulama yapılabilir mi? Ya da işsizler, anayasada yapılmak istenen değişiklikler kendilerine sorulduğunda kendileri için hayati önem taşıyan konularda da bir talepte bulunamazlar mı?
Bu işleri bize soracaksanız işsizliği de sorsanıza demezler mi?

Anayasa’nın işsizliği önlemeye yönelik hükümlerine rağmen hükümetler, şu günlerde kaynaklarımız yeterli değil diye sorumluluktan kurtulabiliyor ve tüm önceliklerini aslında işsizleri pek de ilgilendirmeyen konulara yöneltiyorlarsa, o işsizler önlerine getirilecek yeni anayasa değişiklik önerileriyle ne kadar ilgilenebileceklerdir?
Ya da kısacası, anayasalar işsizlerin karnını doyurur mu?
Peki kendisi karın doyurmayan bir anayasanın başka konular hakkında yapılan “değişikliği” karın doyurur mu?

İşsiz ve karnı aç adamlar anayasa değişikliğinden ne beklemelidirler?
İleride önlerine referandum sandığı konacak olanlar önce kendilerine sonra çevrelerine bu konuyu sormak durumunda değiller midir?
Öncelikleri karınlarının doyması mı yoksa yüksek yargı organlarının yapılarının ne olacağı mı önemlidir onlar için?

***
Görülüyor ki, Anayasa’daki hükümlerin onlar için gerçekten bir anlam ifade edebilmesi ve işsizler için bir güvence olabilmesi için önlerine “mali kaynakların yeterli olması” gibi her zaman yüksekliği ayarlanabilir bir çıta konmaktadır.
O halde asıl sorulacak soru, nasıl olup da mali kaynakların yeterli olacağı, mali kaynaklar yeterli olmadığı zaman bu insanların karınlarını nasıl doyuracağıdır.
Acaba mali kaynaklar kimlere yettikten sonra işsizlere de para kalıp kalmadığına karar verilecektir?
O mali kaynaklar ne zaman yeterli olacak derken bu insanların ömürleri bunu beklemeye yetecek midir?
Bize göre kritik soru budur: Dünyanın 17. Büyük ekonomisiyiz derken iyi kötü bu on yedinciliği sağlayan kaynaklar acaba kimlerin hangi öncelikleri dolayısıyla işsizliğin giderilebilmesine yetememektedir?
Hatta soruyu bir başka biçimde de sorabiliriz Tekel işçileri olayında olduğu gibi, acaba işin sonu işsizlik olacağı baştan belli olduğu halde iktidar kimlere yeterli kaynak sağlayabilmek için kamu işletmelerini birer ikişer satmaktadır.

Acaba anayasalar şöyle açıkça, “Mali kaynaklar, yeterli olsa da olmasa da öncelikle işsizliğin ve açlığın giderilmesine tahsis edilir” diye değiştirilse, sosyal devlet ilkesi çok mu abartılmış olur?
Küresel düzen taraftarları “Aman anayasanızın o kısmına hiç dokunmayın, sizin sosyalliğiniz gayet ölçülüdür” der ve bunun fazlasından çok mu tedirgin olur?