Kredi kartı, faiz lobisi
ve kulakları duymayan pire üzerine


Neresinden başlayayım bilemiyorum…
Haydi, önce şirinlik olsun diye fıkrayı anlatalım:
Bizim Temel bilimsel araştırmalara merak salmış; bir laboratuvarda pirenin davranışlarını inceliyormuş. Bakalım nasıl davranacak diye önce hayvanın iki ayağını koparmış “Zıpla bakayım” demiş pire serbest kalınca şöyle hafiften hareketlenmiş ama nafile, bir iki debelenip biraz ötede kalakalmış.

Temel kesin bir kanaate varamadığı için bu sefer diğer ayaklarını da kesip bağırmış pireye:
“Zıpla bakayım!”

Zavallı pirede bir hareket yok tabii.
Bizimki “Hımmm” deyip vardığı sonucu rapora geçirmiş “Ayakları kesilen pirenin kulakları duymayi”.
Bunu neden anlattığımı yazının sonunda anlayacaksınız.

*

Sayın Başbakan, geçtiğimiz günlerde katıldığı “Şehit Yakınları ve Gaziler” programında şu kimsenin ne olduğuna pek karar veremediği “Faiz lobisi” konusunda yeni bir değerlendirme yaptı.

Dedi ki:

…Kredi kartları filan falan diyorsunuz ya, bunları almayın. Bunlardan ödediğiniz paralar, sadece bir bankaya vereceğiniz, isim vermiyorum 600 trilyon, 1 yılda. Geliri, faizin dışında.  Oynanan oyunun ne kadar büyük olduğunu görüyor musun? Kim ödüyor bu parayı, zengin değil, benim fakir kardeşim. Allah selamet versin, bayılıyor bir tane kredi kartı elime alayım. Herkes ayağını yorganına göre uzatmayı bir öğrense, o zaman bunlar bu parayı elde edemeyecekler.”

Yani özetle diyor ki; bırak şu kartı hayranlığını, artık peşin paraya dön!
Gerçi bu kredi kartları işinin Türkiye’de çalışma izninden kime pazarlanacağına kadar bütün işlemler bizim Meclisimizin yine bu iktidar eliyle önerip 23 Şubat 2006 tarihinde kabul ettiği 5464 Sayılı  “Banka Kartları Ve Kredi Kartları Kanunu” içinde düzenlenmiştir ve bunu istendiği gibi değiştirmek de yine bu hükümetin imkânları içerisindedir ama; her nedense bu kanun çerçevesinde hayat bulan “Kart” işi –eğer bir sakatlığı varsa- yine Mecliste düzeltilebilecek iken, her nedense kaybettikleri yakınlarının, çektikleri acılarının derdinde olan 'Şehit Yakınları ve Gaziler toplantısında dile getirildi.
Bu değerlendirmeyi salondaki şehit yakınları ve gaziler nasıl karşıladılar ve bu sözlerden ne kadar alındılar bilemiyoruz ama bir süredir herkesle birlikte biz de şu “Faiz lobisi” işinin ne olduğunu anlamaya çalıştığımız için kısa bir araştırma yapalım dedik.

*

-Kredi kartları işi, her ne kadar Hükümetten bağımsız bir kurum tarafından yönetilse de, eninde sonunda Hükümet kanadının Meclise getireceği bir yasa tasarısına kadar bağımsızlığını sürdürebilecek bir ticaret işi.
Kredi kartları işinin Türkiye’deki izin, yönetim, denetim makamı olan BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu) nun eski dönem başkanlarından Sayın Tevfik Bilgin bu halkın kart konusundan yoğun şikayeti üzerine 2004 Eylül’ünde verdiği bir demeçte; Kredi kartlarını bankacılık sektörü açısından "altın yumurtlayan tavuğa" benzeterek, "Hazırladığımız kanunla bu işin temel prensiplerini ortaya koymak istiyoruz. Yoksa amacımız, altın yumurtlayan tavuğu kesmek değil" diyor.

Buna Hükümetimiz çıkıp da “Arkadaş, senin işin bankacılık sektörüne hizmet eden altın yumurtlayan tavuklar beslemek değil” “Sen, bu görevinden dolayı kamu”nun yani öncelikle bu halkın çıkarını korumak zorundasın” falan demiyor.

- Arkasından Bankalar arası Kart Merkezi (BKM) Genel Müdürü Sertaç Özinal, bazı kesimlerin eleştirilerine neden olan kredi kartı faizlerine yasayla bir sınırlama getirilmesini doğru bulmadıklarını söylüyor.

-Yine arkasından, pek çok devlet kurumunun, bu “tavuğun” bankalara daha fazla altın yumurtlamasına yol açan bir sürü düzenlemesi kamuoyuna adeta birer yenilik olarak sunuluyor.

Sıralayalım mı bir kaçını?

-2004 Şubatında Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın, il valiliklerine gönderdiği genelge ile, devlet hastanelerinde hizmet karşılığı ücret ödeyen vatandaşlar için yüzde 25'inin peşin tahsil edilmesi şartıyla kredi kartına 1 yıla kadar taksit kolaylığı sağlanıyor.

-Haziran 2009’da Maliye Bakanlığı Motorlu Taşıtlar Vergisi’nin artık kredi kartıyla ödenebileceğini duyuruyor.

-Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 2010 Ekiminde bankalarla anlaşma yaparak primlerin kredi kartıyla ödenebilmesi uygulamasına geçiyor.

-ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, Haziran 2012’de sınav harçlarının kredi kartıyla ödeneceğini, herkesin hesabında parası olmayabileceğini ama bir kredi kartı varsa o kartın numarasını vererek uçak bileti alır gibi, alışveriş yapar gibi ücretini yatırabileceğini bildiriyor.

- 2011 Yılında Maliye Bakanlığı “6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” kapsamında mükelleflere daha etkin ve kaliteli hizmet sunulması gerekçesiyle iğneden ipliğe ne kadar vergi, harç, ceza varsa bunların kredi kartıyla ödenmesi “imkanını” getiriyor.

Neler bunlar?

31.12.2010 tarihine kadar beyan edilmesi gereken yıllık gelir, kurumlar, katma değer, özel tüketim, Kaynak kullanımını destekleme fonu alacakları, Destekleme ve fiyat istikrar fonu alacakları gelir (stopaj), kurumlar (stopaj), damga vergisi gibi beyana dayalı tüm vergiler;

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce inşa edilen yeraltı suyu sulama tesislerinin yatırım bedelleri, işletme ve bakım ücreti, sulama tesisleri yatırım bedeli gibi alacaklar, Doğrudan gelir desteği ödemelerinden geri alınması gereken alacaklar;

-Trafik idari para cezası, Karayolu taşıma idari para cezası, Otoyol ve köprülerden ihlalli geçiş idari para cezası, Askerlik para cezası, Seçim para cezası…

 

*

Bir düşünelim bakalım şimdi:

-Bu işe izin vermek, faaliyetini düzenlemek, gerektiğinde ilgili kanunu değiştirmek ve kendi deyimleriyle vatandaşı bankacılık sektörünün folluğuna altın yumurtlamaktan kurtarmak bu hükümetin elindeyken ses çıkarılmış mıdır?

-Vatandaş parasızlıklardan hastane kapılarında kalınca Sağlık Bakanlığı o gün parası olmayan vatandaşı bu piyasanın kucağına atıp “Al sana kredi kartıyla 12 ay taksit imkanı, ileride bir biçimde faiziyle birlikte bankalara ödersin” demiş midir?

-Maliye Bakanlığı, vatandaşın parasızlıktan ödeyemediği her türlü vergi, ceza, gecikme faizi için “kolaylık” getirip “Sen şimdi git bankadan kredi al, önce benim işimi gör; gerisini bankalarla aranızda halledin” demiş midir?
Evet, aynen demiştir.
.Bankalararası Kart Merkezi’nin Mayıs 2013 tarihli son bültenine göre Türkiye’de
-95.1 milyon banka kartı,
-56,4 milyon da kredi kartı bulunmaktadır.
-Geçen Mayıstan bu Mayısa işlem hacmi yüzde 40 artmıştır.

Bırakın esnafın çöküşünü, işçinin memurun geçinememesini, işsizin çaresizliğini bir kenara;
Peki, yukarıdaki örneklere bakıldığında bu durum vatandaşın sıkıntısı, bankaların bu durumdan altın yumurta çıkartma merakı, hükümetin bunu çözüm olarak görmesinden hatta önermesinden kaynaklanmış değil midir?

Hepsine kocaman bir “Eveeeeet” diyeceksiniz değil mi?

Bu insanların kredi kartı masrafları ve gecikmiş borçları hayatlarının en büyük, ama pire hikâyesinde anlatıldığı üzere ayakları koparıldığı için bir türlü içinden çıkamadıkları en berbat durum değil midir?

*
Şimdi Karadenizli usulüyle onlara “zıpla” da çık bu borç ve faiz çukurunun içinden dediğinizde zıplamaları mümkün mü?

Ama denecek ki “Ben zıplayın dedim fakat onların kulakları duymadı”.
Bence kredi kartı borcu olanlar, ödeyemeyenler, icradakiler… zıplayın, zıplayın…
Yoksa size “Bak bunların kulakları da duymuyor” diyebilirler, sonra da şaka maka bilimsel kayıtlara “Kredi kartında borca batanların kulakları da duymaz” diye geçebilirsiniz.