Düşerken kimin ittiğine, kimin tutmadığına dikkat etmek


Kim söylemiş, kimi kastederek söylemiş bilemiyorum ama şu söz bu günlere çok uyuyor:
Düşerken iki şeyi asla unutma;
Kimin seni ittiğini ve kimin seni tutmadığını
..”
Sonra devam ediyor; “Tekrar ayağa kalktığında sana lazım olacak.”

Bazı sözlerin toplumda kabul görmesinin nedeni galiba bunda insanların, nereden bakarlarsa baksınlar, içinde kendilerinden bir şeyler bulmakta olmaları.
Tıpkı kahve falı gibi.
Siz fincanın dibine öylesine baktığınızda pek bir şeyler göremezsiniz ama o “telve”lerde, yol yürümek isteyenin yol; haber bekleyenin haber; ferahlık bekleyenin ferahlık gördüğünü herkes pekâlâ bilir.
Yukarıdaki söz de öyle olmalı ki kabul görmüş.
*
Toplumlar da insanlar gibidir.
İtilirler…
Düşerler…
Kalkarlar…
Ha bir de “balık hafızalıdırlar” denir.
Yani çabuk unuturlar.
*
Bu toplum, bir zamanlar cihanı titreten bir imparatorluğun ana unsuruydu.
Eker, biçer, askere gider; öl dense ölürdü.
Arkadan ittirdiler
Düştü.
Sonra biri çıktı, küllerinden yeniden yarattı.
Kıymeti bilinmedi.
Kurduğu Millet Meclisine almamak için kanun çıkarmaya, önünü kesmeye kalktılar.
“Beş yıl aynı yerde oturmayan milletvekili adayı olamasın” dediler.
Bu ülkeyi zamanında kimlerin çukura ittirdiğini unutmuşlar ki, bir süre sonra yine o itenlerin aklıyla hareket etmek istediler.

O dedi ki:
“Efendiler, Avrupa’nın bütün ilerlemesine yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlana durmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre uygun yapmak, yürümek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi.
Hâlbuki hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatiyle, ecnebilerin planlarıyla yükseltilebilsin?
Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır.
İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür…”

Bu gün durum yine aynı.
Birileri bizi ha bire bir ekonomik açmaza, borç çukuruna, birilerinin kucağına ve savaşa itiyor.
“İticiler” yine birileriyle el ele, kol kola.
Aslında iten de, düşerken tutmayanlar da hep aynı; çünkü bu ülke üzerindeki çıkar savaşında kimin hangi safta durduğu, neyin peşinde olduğu o zaman da belliydi, şimdi de; bundan sonra da öyle olacak.
Bizde bazıları sırtüstü düşmeden, nasıl ve kimlerin ittirmesiyle düşmekte olduğunu görmüyor, düşünmüyor bile maalesef.
Kendisini kimin tutmadığını, tutmayacağını da.
Ama hiç olmazsa düşerken şu “Kimin seni ittiğini ve kimin seni tutmadığını bileceksin” sözüne kulak asıp bunu aklımızda tutsak.
“İtenler” ile “düşerken tutmayanları” iyi bellesek.
Zararın bir yerinden dönülüp yarın tekrar ayağa kalkılabildiğinde mutlaka herkese lazım olacak.