Boş durmayıp boşa çalışmak ve Lord Keynes


Bir ekonominin dengeli, ekonomi yönetiminin de başarılı olduğunu nereden anlarsınız?

Kimsenin işsiz dolaşmamasından mı?

Klasik iktisatçılar bu dengenin piyasa düzeni sayesinde kendiliğinden oluşacağını yani hükümetlere pek bir iş düşmeyeceğini düşünmüşler.

Demişler ki, bir ekonomide bütün üretim unsurları “piyasa” denen mekanizma sayesinde kendiliğinden harekete geçer ve üretime katılır, ekonomiler de kendiliğinden bir denge tutturur.

Bütün üretim faktörleri dengede olunca, tabii ki bunlardan istihdam da dengede olur.

Bu arada iş değiştirirken ara verenler, tatil yapanlar, iş beğenmeyenler bunun dışındadır ama çalışmak isteyen herkes kendine çalışacak bir iş bulabilir.

Sonra 1930’larda Keynes diye bir başka iktisatçı çıkmış, piyasadaki dengenin kendi başına bırakıldığında “tam istihdam” dediğimiz herkesin iş bulabileceği noktada değil de “düşük istihdam” düzeyinde de dengeler oluşturabileceğini yani işsizliğin olabileceğini düşünmüş.

Çözüm olarak da hükümetlerin piyasaya alım gücü sokarak yani devletin para harcayarak mal ve hizmet talebi yaratmasının gerekli olduğunu, talep olunca üretim, üretim olunca da işçiye iş bulunacağını böylece tam istihdam dediğimiz ideal duruma gelinmese de isteyen herkesin iş bulabileceği noktaya doğru bir gelişmenin harekete geçeceğini ileri sürmüştür.

Keynes’e göre işsizliğin olduğu yerde mala yeni talepler yaratılmazsa yani alım gücü arttırılmazsa, piyasaya yeni alıcılar girmezse, kimsenin satın almayı düşünmediği malın üretimi de olmaz.

Üretim olmayınca da işsizler iş bulamazlar.

***

Gelelim bizim memlekete.

Türkiye ekonomisinin dışarıdan aldığı ile dışarıya sattığı bir birine denk hale gelirse,

Fiyatlar hiç artmazsa,

Çalışma çağındaki insanlar ne iş olsa yaparım deyip işe girer ve bu nedenle işsiz sayısı yavaş yavaş azalırsa,

acaba ekonomimiz dengeli, ekonomi yönetimimiz başarılıdır deyip ufak ufak krizden çıktığımızı düşünebilir miyiz?

***

Maliye Bakanımız, Türkiye’nin Nisan 2009’dan Nisan 2010’a kadar geçen bir yılda tam 1,8 milyon kişiye iş bulduğumuzu, oysa 27 ülkeli 499 milyon nüfuslu koca Avrupa Birliğinin de bu sürede ancak bizim kadar yani 1,8 milyon kişiye iş imkanı yaratabildiğini söylüyor ve bu rakamlardan pay çıkarıyor.

Anlatılana bakarsanız biz bu işi bayağı bayağı kıvırıyoruz denebilir.

Gerçekten de öyle mi acaba?

***

Dönemin işsizlik ya da istihdam istatistiklerine biraz daha yakından bakarsak görüyoruz ki bu artışın üçte birinden fazlası olan 664 bin kişi yeni işlerini tarım sektöründe bulmuşlar.

Bir düşünelim bakalım, tarım sektöründe 664 bin kişiye yeni iş imkânı yaratan, onları tarlalara otlaklara çeken genel sebep nedir acaba?

Para etmediği için tarlada bırakılan kavun karpuz, domates mi?

İthal sığırlar ve kesilmiş et karşısında topu diken hayvancılık mı?

Masrafı hâsılatından yüksek çıktığı için para etmeyen pamuk, buğday ziraati mi?

Tarımda “Şu iş iyi para kazandırmaya başladı da şimdi durumu fark eden 664 bin yurttaş çiftçiliğe döndü” diyebilen varsa çıksın söylesin.

Gerçek şu ki, daha önce umutla şehirlere akın eden insanlar hatta uzun süredir şehirlerde yaşayanlar artık şehrin maliyetine katlanamadığı için daha ucuz yaşayabilecekleri köylerine dönüyorlar.

Bu zorunlu dönüş istihdam artışı sağlar mı?

Haydi bir miktar sağlar diyelim ama bunu kabul ederken önce hangi işin yapacağını da söyleyebilmemiz lazım.

Şimdi iki ineğin peşinden bir değil de iki kişi gidiyorsa, kırk koyunu bir yerine iki kişi güdüyorsa doğrudur, o taraftan bakarsanız tarımda çalışan, daha doğrusu tarımsal alanlarda dolaşan sayısı artmıştır.

***

Yeni iş sahiplerinden 213 bini de tarıma gitmeyip şehirlerde çalışmaya başlamıştır.

Aman ne güzel diyeceksiniz değil mi?

Alın bu kadar daha iş imkanı size…

Nerede mi?

Genellikle otobüs duraklarının yanında, ufak sehpalarda, köprü altlarında ve geçitlerde hatta hatta trafik tıkandığında ana yollarda.

O talihliler kimler mi?

İşportacılar, sucular,cam silicileri…

Onlar bakmışlar ki şehirde işsizler, köye de dönmek istemiyorlar; vurmuşlar tablayı sırtlarına o lanet işsizliklerinden kurtulmuşlar.

Allah vere de zabıta baskısıyla yeniden işsizler ordusuna katılmasalar.

Haydi bize göre pek sorun olmaz ama şöyle ya da böyle tam da 499 milyon nüfuslu Avrupa Birliği ile istihdamda at başı giderken burun farkıyla fiyakamız bozulmaz mı?

***

Sayın Bakanın açıklamasına göre Nisandan nisana 1,8 milyon kişilik istihdam artışı olmuştur.

Böylece, aynı dönemde çalışma çağına giren 853 bin kişilik yeni işsizleri iş bulduğu gibi, eski işsizlik sayısı da bir milyon kişi azalmıştır.

Üretim seviyesinde bir artış olmadığına göre acaba bu “yeni işçiler” nasıl bir iş bulmuş olabilirler?

Haydi tarımcıları ve işportacıları anladık; acaba ekonomimizde “boş durmayıp boşa çalışan”lardan oluşan bir milyonluk yeni bir istihdam biçimi mi icad edilmiştir?

Bu günlerde hükümet harcamaları “tasarruflu”

Vatandaşın tüketimi üretim yerine ithalatla karşılanıyor.

Peki üretim artışı için bir sebep de yoksa o bir milyonun içinde kimleri kimler bedavadan çalıştırıyor?

Toprağın bol olsun be Keynes ama keşke gitmeden önce şu bizim işe de bir yorum getirebilseydin.