İnsanlar siyasette kimin ya da neyin tarafında olmalı?


“Taraf” nedir?
Türk Dil Kurumu “Bir şeyin belli bölümü, kısmı” diye açıklıyor.
Bir şeyin önü, arkası, sağı, solu, üstü, altı, yanı gibi.
Peki ya o siyasette sözü çok edilen “taraf” neyin nesidir?
Sözlük bir “şeyin” sağı-solu, önü-arkası dediğine göre bundan anlaşılıyor ki “taraf” olanın, yani “taraftar”ın ne olduğu da, o taraftarın hangi “şey”in neresinde olduğuna bağlı.
-Falanın tarafındayız
-Filan partinin taraftarıyız
-Yaşasın bizim taraf
*
Peki bir “taraf”a dışarıdan ve tarafsızca bakanlar onu nasıl görür acaba?
-Biz ondan tarafız
-Biz de bundan tarafız!
dendiğinde ne anlarsınız?
Önce “Onun” ve “Bunun” ne olduğunu, yani Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nün tanımıyla o “şey”in ne olduğunu merak edersiniz değil mi? Çünkü “şey” belli olmadan “taraf”ın ne olduğunu tanımlamak mümkün olamaz.
*
Gelelim işin başka bir yönüne:
İnsanlar acaba ne zaman ve nasıl bir “şey”e taraftar olurlar?
Yine siyaset için düşünecek olursak, “değişen zamanlarda” ve “iki şeye” diyebiliriz.
Bu iki şeyden biri “bir siyasetçi”, diğeri “bir siyasi görüş”tür.
Taraftarlar değişen zamanlarda işte bu iki şey arasında gidip gelebilirler. Çünkü hayat değişirken o “şeyler” de mutlaka  değişim halindedirler.

Peki bu iki “şey” arasında ne fark var acaba diye sorulacaktır.
Söyleyelim:
Siyasetin bir “kişi”ye taraftar olarak yapılması, mantıken o taraftarı kendi “siyasi görüş”ünden bağımsız, ayrı hale getirir.
Bu ikisi bir arada olmaz mı hiç?
Belirli bir “an”da olabilir tabii…
Ama hayatın değişkenliği dolayısıyla bu iki resim her zaman üst üste gelip çakışmayabilir, siyasetin resminde zaman içinde belirli ölçüde kaymalar olması kaçınılmazdır.
Somuta gelelim:
-“Vallahi ben siyasette falancıyım, kafamı kesseler adamı satmam!”
Güzel söz tabii…
-Neden falancısın peki?
-Adam tam benim istediğim siyasetçi; sapına kadar demokrat, işi biliyor, ayrıca solcu, falan…
Neden falan partidensin?
-Tam istediğim parti. Bak şöyle… şöyle… şöyle…
-Bu da güzel!
*
Bir de bakıyorsunuz ki, o taraftarı olduğumuz “kişi” siyasetin o anlık rüzgarına bakıp zaman zaman tavır değiştiriyor. Meteorolojinin eskiden kullandığı bir deyimle “mütehavvil” yani “değişken” siyasetli.
Gah sağda, gah solda, gah önde gah arkada, gah o da bir başka kişinin yanında.
O partiden çıkıyor bu partiye giriyor, bu partide tutunamıyor şu partiye niyetleniyor…
O adamı bırakıyor şu adama yazılıyor…
İyi de, onun bir taraftarı olduğunuzda, peki sizin durumunuz da o “şey”e göre iki de bir değişmiyor mu?
-Değişiyor.
Demek ki, kişiye bağlı siyaset de aslında “siyasi görüş”e göre değil; ama taraftarı olunan “kişi”nin o sabah ne tarafından kalkacağına bağlı olarak değişmeye mahkum.
-Peki bir kuruma bağlı siyaset?
-Bu mantıkta elbette “sorgusuz sualsiz” kuruma bağlı siyasi görüş de zaman içinde o “kurum”un ne tarafa doğru kaydığına bağlı olarak değişmek zorunda.

*
Peki o zaman hangi “şey”in taraftarı olmalı ?
Siyasi görüş, siyaset felsefesi eğer her kişinin kendisinin seçmesi gereken bir “şey” ise, tabii ki tarafı olunacak olan “şey” de yine o insanın kendi dünyasına göre seçeceği “şey”dir.
Sağcısınızdır sağı, solcusunuzdur solu, ortadasınızdır orta yolu seçersiniz.
-Ama adam tam da benim kafada?
-İyi ama adam yarın kendi kafasına eseni yaparsa, nasıl olur da ikiniz aynı kafada olabilirsiniz ki?
Ya da dededen, babadan kalma; torunlara miras falan parti meselesinde örneğin.

*
Sonuç:
Siyasi görüş insanın kişilik yapısından kaynaklanır. “Bir başkasının kişiliğine bağlı siyaset” bir an için bizimkiyle çakışıyor olsa da, “zaman” o insanın kişiliğini bir uçtan diğer uca savurabilir.

Siyasi “Parti”lerde de böyledir.
Bir partinin yönetimi değişince siyasetinin de değiştiği her zaman görülen şey değil midir?
O zaman, siyaset her zaman kişi ve kurumlarla birlikte yapılmasına karşın, “kişi” ya da “kurum”a adeta arap zamkıyla yapıştırılmış olmadan, “kişinin kendi siyasi görüşüne göre” yapılması gereken bir iştir.
“Yok öyle değil” derseniz; bir bakarsınız o kişi yerli yerinde duruyor ama sizin siyasetiniz  onun “sayesinde” sağa ya da sola savrulmuş; bir bakarsınız parti yerinde duruyor ama siz daha önce “olmaz böyle şey” dediğiniz her şeyin taraftarı olmuşsunuzdur.

İtirazınız mı olur?
O zaman siyaseti kendi siyasi görüşünüzden başka yere bağlamayacaksınız.
Sağcılıksa sağcılık, solculuksa solculuk. Hepsi kabul ama “taraf”ı olacağınız tek “şey” sadece kendiniz ve kendi siyasi inancınız olmalıdır.

Konuyu nasıl bağlayalım dersiniz?
Bence siyasette de Nazım Usta’nın dediği gibi olsun:
“Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşcesine”