Yerel yönetimlerden geçen yollar iktidara ne zaman ulaşır?


Yaygın bir inanış vardır: “İktidara giden yollar yerel yönetimlerden geçer diye.”
Ya da denir ki “Yerel yönetimleri alan iktidarı da alır”.
Ne dersiniz?
Bu tesbit doğruysa, iktidar olmayı hedefine oturtmuş siyasi partilerin ne bahasına olursa olsun “yerel”de iktidar olmayı öncelemesi gerekmez mi?
Bu mantığa göre “evet” tabii.

Peki bir de şu yanını düşünelim olayın:
“Bu durumda, halen yerel yönetimlerde güçlü olan partilerin de kolay kolay hükümetten alaşağı edilememesi gerekir değil mi?
Tabii, eğer yerel yönetimlere hâkim olmak hükümette de iktidar olmak demekse, bu değerlendirme de doğru olmalı.

Ne var ki; günümüzde yerel yönetimlerde ağırlıklı olarak etkin olan parti, gelişen olaylara bakılırsa giderek merkezdeki iktidarını yitirmek üzeredir.
Acaba önümüzdeki bu örnek “yerel yönetim-iktidar “ ilişkisi konusundaki o tezi geçersiz mi kılıyor?
Acaba, yerel yönetimlerde iktidar olmak bir aşamaya kadar merkezi iktidarın yolunu açarken bir süre sonra o dinamikler tersine işleyip bu sefer de kendi iktidarını yıpratmaya, yetersizleştirmeye mi başlıyor?
*
Bu endişe bizce “ille de yerel yönetimlerde iktidar olalım; bu bize hükümet olmanın yollarını açacak” düşüncesinin biraz daha dikkatlice değerlendirilmesini gerektiriyor gibi…

Hemen aklımıza gelenler şunlar:
“Mevzu-u bahis olan” iktidar olup hükümet etmek ise ve bu ihtiyaç şu andaki sıkıntıların had safhaya ulaşmış olduğu inancından kaynaklanıyorsa, kabul edilmelidir ki; yerel yönetimlerde uygulanan siyasetin de, bu siyasetin öne çıkaracağı kadroların da ileride hükümet etmeye hizmet edebilecek nitelikte ve hükümete giden yolda atılmış sağlıklı bir adım olması gerekir.

Çünkü ileride hükümet ederken gerekli olacak olan kadrolar da, halka verilecek ileriye dönük mesajlar da bu gün nasıl başlatılırsa zaman içinde de öyle gelişir.

Hatta yerelde kazanılan her başarı bir yönüyle de o yerel yönetici ve o yerel yönetim politikaları sayesinde elde edilmiş olacağı için, iktidara yürüyen hiçbir partinin o yolun yarısında kendisini bu konuma yükselten o yerelden yetişme kadrolar ve geliştirilmiş politikalardan vazgeçmesi, “kusura bakmayın, bundan sonra böyle” demesi mümkün olamayacaktır.
Yani kısacası, olay nasıl ve kimlerle başlamışsa o nihai hedefe, merkezi iktidara ulaşana kadar da o çatı ile gidecektir.
“Hayır, hele yerel yönetimleri alalım, iş hükümet etmeye gelince kadroları da değiştiririz, yapıyı da… söylemleri de…” demek ileride bazı sıkıntılara yol açabilecektir.

*
Yerel yönetimde iktidar olmanın, partilere siyaset etmede hangi nedenlerle ve hangi yollarla güç verdiği konusuna girmeyeceğim.
Ancak, her ne “baha”sına olursa olsun, yeter ki yerel yönetimler bizde olsun” kabulünde geçen “baha”lara mümkün olduğunca dikkat edilmesi ve dolayısıyla buradan alınacak güçle iktidara yürünürken ileride bu “baha”lardan dolayı sıkıntıya düşülmemeye gayret edilmesi de bir zorunluluk.

Sözü mevcut iktidar partisi üzerinden sürdürelim:
Şimdiki iktidar, gerçekten de başlangıçta söylediğimiz “iktidara giden yol yerel yönetimlerden geçer” tezinin tipik örneğidir.
Ancak; iktidara “giden yol” böyle olmuştur ama, ne yazık ki iktidardan sonra sürdürülen “yerel yönetim” usulü kadrolaşma, alışkanlıklar ve siyaset tarzı, iktidar partisini bu günkü sıkıntıların içine düşürmüştür.

-Nasıl yani? denecektir.
Hemen yanıtlayalım:
Her kes görmekte ve bilmektedir ki, bu günkü hükümetin çatısının önemli noktaları, bir zamanların birlikte siyaset yapmış “belediyeci” yani yerel yönetici kadrolarıdır.

Bu kadrolar, halkla çok kolay diyalog kurma becerisini taşıyor olmakla belki siyasi propagandada oldukça etkili hale gelmiştir ama, ne yazık ki aynı ölçüde de eski ilgi ve ilişkilerinden kurtulamamış, siyasete bakış açılarını değiştirememişlerdir.

Hani neredeyse, onlar için hükümet etmek; sürekli imar işleriyle ilgilenmek, bu ilgiye mazhar olanlarla “aynı trende” olmak, “beraber yürümek”, kamu yönetiminin gerektirdiği kurumlaşmaya önem vermek yerine son sözü hep “reis”e bırakmak, ne bahasına olursa olsun günü kurtarmak… gibi bir tarza dönüşmüştür.

Oysa “hükümet etmek”, sadece bir beldeyi yönetmek; o belde halkını seçim süresince hoş tutmak değildir.
Devleti yönetmek, sadece günü değil, geleceği de düşünüp planlamak ve bazen siyasi sıkıntı yaratsa bile seçim kazanmak için popülizm batağına girmemektir.

İşte yerel yönetimlerde bir dönem büyük bir güce erişmiş olmasına karşın bu iktidarın şimdi hükümet etmede sıkıntıya düşmesinin altındaki temel neden budur.
*
Peki, yerel yönetimlere “bütün imkânları kullanarak” “armudun sapı, üzümün çöpü var” demeden gitmezsek; bu mükemmeliyetçilik bize daha pek çok seçim kaybettirmez mi?

Doğrudur; bu konulardaki aşırı titizlik siyaseti biraz “kasar” ama, bunlara dikkat edilmediğinde ortaya çıkacak gelişmeler de bazen olmadık “kaza”lara yol açıp bütün birikimlere ya da tarihin kolay kolay tanımadığı fırsatların kaçırılmasına malolabilir.
Siyaset uzun ince bir yol ise, bazen bir yanlış bütün doğruları götürebilir.

Siyasette, günlük politika uygulamalarında tabii ki her imkan değerlendirilecek, amaca ulaşmada kullanılmaya çalışılacaktır hatta riske de girilecektir ama mutlaka “bir yere kadar”…
Çünkü siyasetin imbiğinden geçmiş bir başka değerlendirme de aynı derecede önemlidir:
“Siyaset uzun soluklu bir uğraştır”...
Fazla heyecana, telaşlanmaya gelmez.