Bu akşam yine mi anayasa yiyeceğiz!

Yıllar önceydi.
Sanırım 1980’li yıllarda Kuzey Kıbrıs’a gittiğimde çok sevgili bir dostum beni oradaki “Anayasa Restoranı”nda ağırlamıştı.
Yemekler, çeşitli otlardan salatalar, Mesarya ovası’nın o altın sarısı patatesi, rum tarafından el altından getirtilen “Anglia” kanyağı ve diğerleri hepsi güzeldi de ne yalan söyleyeyim o günlerde yemek yediğimiz lokanta ile onun “Anayasa” adını bir türlü bağdaştıramamıştım.
Herhalde “yavru vatan”lı lokanta sahibi, pişireceği yemekler kadar anayasa konusunda da çok hassasiyet gösteriyor olacak ki, lokantasının adını “Anayasa” koymuştu.
Nereden nereye…
O zaman kafamda çözemediğim ilişki bu kez otuz yıl aradan sonra “anavatan” Türkiye’de karşıma çıkıverdi.
Gençlerinin yüzde yirmi altısı, şehirli nüfusunun yüzde on yedisi uzun süredir işsiz ve bunun doğal sonucu olarak aç veya ileride aç kalacak olan ülkemde, bu insanların karnı aç iken hükümetten kendilerine sunulan tek şey neredeyse “Anayasa”.
Şimdi bu henüz çözemediğim ilişkiyi okurun da değerlendirmesini bekliyorum.
Bakarsınız her “açım” diyeni iş sahibi yapıp karnını doyurmayınca uygulanabilecek en “pratik ve toplu çözüm” onlara Anayasa sunmak olabilir, belki de bu işi böylece çözersek hep beraber rahat ederiz.

Peki karın açlığını anayasa ile gidermeyi bu güne kadar kimse akıl edemediğine, bunu biz Türkler keşfettiğimize göre işi biraz daha geliştirsek, üzerinde iyice çalışıp bir çözsek acaba anayasayla açlık hissini gidermede etki süresi ne kadardır? Yanında neyle alınabilir? Acaba bu beslenme şeklinin ileride yan etkileri çıkabilir mi?

Dedim ya, ben bu işe 1980’lerden bu yana iyi kötü akıl yürütüyorum ama kafam hala karışık…
Halkımızın önemli bir kesimi Anayasayı görünce nedeni henüz tam anlaşılamamış olmakla birlikte kesinlikle açlığını unutabiliyor ama acaba bu tokluk hissi ne kadar sürüyor? İnsan daha sonra ne zaman acıkıyor? Bu konuda bazı ilerlemeler sağlanırsa acaba insanlar sürekli tokluk hissi duyacak hale getirilebilir mi?
Şimdilik bu konudaki izlenimim, toklukta belirli bir sürenin söz konusu olmadığı.
Her halde anayasanın “muadili” olan dizi filmler, büyük derbiler, açılımlar falan da benzeri etkiler yapıyor ve zaman zaman tokluk hissi vermesi için kullanılıyor ama, bence bu anayasa daha geniş yani yaygın açlık durumlarında birebir…

Onun için de “zeytinyağlı kabilinden” olan diğerleri doyurmadığı zamanlar üzerine mutlaka kuvvetli bir de Anayasa çekmek gerekiyor.

Yalnız burada bir şeye çok dikkat etmek gerekiyor.
Bu kadarı tecrübemle sabit diyebilirim ki, Anayasa’nın sıcak sıcak yedirilmesi gerekiyor. Aksi takdirde masada biraz fazla kaldığında memleketin havasından mı yoksa suyundan mıdır nedir, derhal fermantasyona uğruyor ve tadı kaçıyor.
Ondan sonra da haydi yedir bakalım millete tekrar yedirebilirsen.
Adeta ekşiyor.
Erbabı, bu konuyu iyi bildiği için olacak, millet “açız” diye bağırır bağırmaz anayasayı masaya hemen getirilip acele servis yapıyorlar. Gerçekten de, hemen yedirilemezse, örneğin şurası noksan, burasına bayat malzemeden karışmış gibi laflar çıktığında, hemen mutfağa geri çekiliyor.
Anladığım kadarıyla bu bayat hali, yiyene pek lezzet vermediği gibi karın doyuracağı yerde zaten aç olan adamın bağırsaklarını bozup içini biraz daha boşaltıyor, daha önce ne yedirildiyse onları dahi –kibarca söylemek zorundayım- vücudu reddetmek durumunda kalıyor.
Her neyse, sıcak ya da soğuk, yine de yiyene afiyetler olsun.