Yerel seçim kadrolarıyla
Genel seçim havasında siyaset yapmak


 
İnsanlar artık meydanlarda, caddelerde ve hatta ara sokaklarda.
Hop oturup hop kalkıyorlar…

Memleketin şu an içinde bulunduğu durum, şurada birkaç günü kalan seçimlerin iyiden iyiye genel seçim havasında geçmesini getiriyor.
Çünkü:
İşsizlik artıyor,
Üretim düşüyor
İnsanımız borçta,
Hayatı giderek pahalılanıyor,
Ülke kaos ortamında, bölünme tehlikesi kapıda
Kimse yarın kendisini nasıl bir yaşamın beklediğini bilemiyor.
İktidar içeride ve dışarıda herkesle kavgalı, huzur yok.
Bu arada yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık duyumları havalarda uçuşuyor.
İşte bu düzenin geri tepmemesi, hesap sorulmaması için de halkın üzerinde yoğun bir baskı var ve insanlar her vesile ile ama sonuçta işte bu nedenlerle “düzen”e tepkili, burnundan soluyor.
Buraya kadar tamamdır.

Koşullar öyle oluşmuş ki; “Boş ver kardeşim şimdi sokakları kimin daha temiz tutacağını, trafiği kim çözeceği, çeşmeden akan suyu kimin daha ucuza satacağını”; “bak memleket bir uçurumun kenarında” dersiniz ve kim kime gönül vermiş olursa olsun bu seferlik oyların iktidara karşı en şanslı partide birleştirilmesini isteyebilirsiniz.

Nitekim öyle de yapılmaya çalışılıyor.
İyi ama halk genel seçim havasında iken sizin ortaya attığınız “adaylar ve söylemleri” hala “yerelde” dolanıyorsa, halkın bu günkü “kritik” gündemiyle örtüşmüyorsa bu işi kolayca kıvırabilir misiniz?

O adayların belirlenmesinde olay fark edilip “genel seçimlerde para edecek” kriterlerin uygulanması gerekir iken parti içi çekişmelerle malul, kavgalı dövüşlü, kotalı oturumlar sonucu atadıklarınız, transfer ettikleriniz ve siyasetlerinin devamını örgütünüzün tercihlerinden ve Türkiye’nin ihtiyaçlarından değil de yine o seçtiklerinizin kendi kişisel hikmetlerinden bekledikleriniz ile şimdi “halkın sıcak gündeminde” olan konularda ne kadar ikna edici olabilirsiniz?

Seçimlerin havasının, birer yerel yönetici seçmekten çıkıp “düzeni değiştirme”ye doğru dönüşmesinin ardındaki itici güç; aslında sizin tercihiniz değil, doğrudan bu çöküşe gidişin; halka yapılan zulmün, haksızlıkların, hırsızlıkların, yolsuzlukların, demokratik hakların kısılmasının, yarın endişelerinin sonucu değil midir?

Dolayısıyla, bu seçimlerde halkın oy kullanırken kafasında taşıyacağı “ölçü”, şimdi yerelden çok yaşadığı “genel” sıkıntıları, “ancak ve ancak kimin ve kimlerle” çözeceği değil midir?

Böyle zamanlarda:
“Siyah”ın alternatifi “beyaz”
“Hırsızın” alternatifi “dürüst”
“Rantiye”nin alternatifi “halktan yana”
“yalancı”nın alternatifi “doğrucu”
“yalaka”nın alternatifi “idealist” değil midir?

*
“Aman oyları böldürmeyelim, biz kimi gösterdikse mutlaka ona oy verin!”
“Güzel”, öyle yapalım yapmasına da; ya bu sizin “alın memleketin kurtuluşu için bunları seçin” diye önümüze koyduğunuz adaylar bizim buralarda “mutlaka gitsin” dediğimiz adamları bile aratacak cinsten birileri ise, kafalarda oluşan aksi düşünceleri, inançsızlıkları nasıl gidereceksiniz?

Yerel seçimlerde herkesin izlediği ve sabahlara kadar süren kavgalı gürültülü aday belirleme seanslarından sonra erteleye erteleye ancak son dakikalarda ortaya çıkan o listelerin;
partisine gönül vermiş ve ondan temel düşünceleri ışığında, beynindeki endişelerini karşılayacak adaylar çıkarmasını bekleyen üyeleri ya da taraftarları arasında bir kırgınlık hatta ümitsizlik yarattığı ortada değil midir.
Bırakın kırgınlıkları, ortadaki tabloya dışarıdan bakanların, o kendinize kazanmaya çalıştığınız insanların bu algılarını değiştirebilir misiniz?

Soruyorsunuz adaya “nasıl düzelecek bu işler?”
-Biz var ya biz… Bu yolsuzları, hırsızları, iş takipçilerini uzaklaştıracağız!, yep yeni bir düzen kuracağız!
Başka?
-Sıkmadık el, öpmedik yanak bırakmayacağız.
Haydi bu seçim zamanında sizin de öpenleriniz çok olsun diyelim ama yurttaşa şimdi başka ne söyleyebiliyorsunuz?

Tabandaki adam dudak büküyor.
Boğazı düğümleniyor…
Tam “İyi ama…. “ diyecekken haydi bir başkasını öpmeye...

Yurttaş beklentisinde haklı. Çünkü bu seçim havası bir genel seçim” havası. İnsanlar neyin değişeceğini anlamaya, ışığın nereden geleceğini görmeye çalışıyorlar.
Türkiye bir uçurumun kenarında ve eğer hala kaldıysa o son şansını kullanmayı deneyecek.
Olmadı mı?
Ondan sonrası “Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına”
Bunu komşu ülkelerde olanlardan izlemiyor muyuz:
Dolayısıyla tercihler şimdi “ya herro” “ya merro” cinsinden yapılmak zorunda.
Ama karşısındaki aday “yerel” ve o yerelde hemen herkes bir birinin “cemazüyelevvel”ini de ferasetini de onu o listeye atayanlardan çok daha yakından biliyor ve bu durumlarda söylenene bakmak yerine öncelikle kendi ölçülerine güveniyor.
*
Bu tablo sonucu etkiler mi?
Hani bir çivi bir nalı; bir nal bir atı; bir at bir komutanı; bir komutan orduyu; bir komutan koca bir ülkeyi kurtarır derler ya…
İşte o hesapla giderseniz ve seçimlerde atbaşı bir yarış varsa, kimi hedefler ancak kıl payıyla alınabilecekse “evet”.

Belediye başkanı seçerken kısmen “genel seçim” havası ağır bassa ve durum iyi kötü kurtarılabilir olsa da;
Belediye meclisi listelerinde, örneğin otuz yedi kişiyi birden sahneye çıkardığınızda, yani işin mahallelere inen, sokaklara dökülen “kılcal” kanallarından temsilcileriyle görücüye çıktığınızda, “saha”da mutlaka bazı tıkanıklıklar görülecektir.

Çünkü oralara inildikçe siyaset biraz daha adam adama kıyaslamaya ve değerlendirmeye dönüşmektedir.
*
Peki, bu saatten sonra ne yapılabilir?
Seçimlerin havası giderek “genel seçim”e dönüşüyor ve halk artık her şeyi bir kenara bırakmış bütün keskinliğiyle sadece “gitsin” ile “kalsın”ı tartışıyor, “kim gelsin”i sorguluyorsa;
kusura bakılmasın ama siz o insanlara bu işin neden böyle olması gerektiğini hiç anlamamış, anlatamayan, anlatsa da güven vermeyenleri bile öne sürmüşseniz ve kiminle diye sorulduğunda “işte bizim kurtarıcı takımımız bu” demek zorunda kalmışsanız bu saatten sonra genel havada yapacak fazla bir şey yoktur.
Beklentileriniz sırf bu görüntüden dolayı, aslında olabileceğinden daha düşük çıkacaktır.

Olumlu tarafı yok mu?
Biraz zorlarsak var tabii…
Eğer bu dediklerimizde mutabıksak; idam sehpasına çıkarıldığında son bir diyeceği olup olmadığı sorulan Karadenizlinin o fıkrada söylediği gibi bir sonuç doğabilir:
-“Ha bu seçim de bize bir ders olsun!”
Olsun tabii, eğer buradan alınacak derslerin önümüzdeki genel seçimlerde hala bir”kıymet-i harbiye”si kalmış olacaksa.