Bindik alamete gidiyoruz kıyamete



“Alamet” denen şey nedir?
İki ayrı anlamda kullanılıyor genelde; biri büyüklük, diğeri işaret,
Örneğin “Alamet bir şey” deyince büyüklük, “bu iş hayra alamet değil” deyince “işaret” kelimesi yerine geçiyor dilimizde bu sözcük.
Ha bir de “bindik alamete gidiyoruz kıyamete” sözü var bu günlerde çok söylenen.
Üzerine binip de gidilen “alamet” yukarıdaki iki anlamı ile nasıl bağdaşır bilemiyorum ama insanlar bunu söylerken “bir garip işin içine girdik, bunun sonu kıyamet fakat yapacak pek bir şey de yok” demek istiyorlar sanırım.
*
Merak edip Nasrettin Hocaya sormuşlar: “Hoca bu kıyamet denen şey nedir, ne zaman kopar?” Vallahi demiş, benim eşek öldüğünde küçük kıyamet, ben ölürsem büyük kıyamet kopar düşüncesindeyim.
Sahi, halkımızın diline doladığı bu “alamet” ve “kıyamet” gerçekte neyin nesi?
Bindik alamete denirken ne kastediliyor? Gidiyoruz kıyamete derken hangi durumlarla karşılaşılacağı düşünülüyor halkın?
İnsanlarımız bunu bir dil alışkanlığıyla ve zaman zaman söylerken kafalarının arkasında, kendilerinin bile fark etmediği neler var dersiniz?
Bir sezgi mi?
Kadercilik duygusu mu?
“Karşı” ama çaresizlik mi?
Duruma bıyık altından gülmek mi?
*
İnsanlar niye bir alamete bindiklerini hissederler? O alametin kendilerini kıyamete götürdüğünü niye söylerler? Ve bunları düşünüp söyledikleri halde niye bile bile kıyamete götürülmelerine karşı çıkmazlar?
Toplum bilimcilerin mutlaka buna getirdiği bazı açıklamaları vardır ama; bu gün, Türkiye’nin içinde bulunduğu şu durumda, çevirin yoldan birini ve “Bindik alamete gidiyoruz kıyamete değil mi?” peki sen ne diyorsun deyin, ister muhalif isterse iktidar yanlısı olsun, halkın büyük çoğunluğunun evet anlamında başını sallayıp size hak vereceğine inanıyorum.
Çünkü insanlar açıkça dile getiremeseler, tavır alamasalar da bu gidişin sonunda nereye varacağı konusunda oldukça tereddütlüler.
Denemek isteyen medyacı alsın mikrofonu, çıksın sokaklara soruversin…
-“bindik alamete gidiyoruz kıyamete”deniyor, siz ne dersiniz?
“Evet, doğrudur; bindik alamete gidiyoruz kıyamete” diyenleri biraz daha sıkıştırıp “alamet”in ve “kıyamet”in ne olduğunu, ve “evet doğrudur” derlerken onların neyi kastettiklerini de bir kurcalayıversin.
Bir görelim bakalım o cevapların içinden neler neler çıkacak, insanların dili nasıl da çözülüverecektir.
*
İktidar bu gün; aldığı oyla, elde ettiği güçle, kurduğu hayalleriyle hayatın her boyutuna müdahaleciliğiyle gerçekten “alamet”leşmiştir.
Alışılmışın dışında; çoğu zaman bu kadarı da olmaz dedirten icraatıyla, sürekli zikzaklarıyla, kırdığı potlarıyla, kerameti kendinden menkul kimi kadrolarıyla “bir alamet” tablo yaratmıştır ve üretmeden harcaması, har vurup harman savurması, Orta doğunun arı kovanına çomak sokması, hafsalamızın almadığı siyasi ataklarıyla da, onun hemen herkesin yüreğini hoplatan bu işleri, başımızın bir şekilde derde gireceğinin “alamet”leri değil midir?
Öyleyse o “alamet” denen ama tam tanımlanamayan şey “bu iktidar”ın ta kendisidir.
Zaten onlar da “trenden inmeyeceksin” derler ya!
Ya kıyamet?
Bir büyük ekonomik kriz,
Kendimizi bir anda savaşın içinde bulabilecek olmamız,
İçerdeki gerginlikler ve yoksulluğun yaratabileceği kaos; halkın sokaklara dökülmesi, birbirine girmesi gibi ülkeyi bir anda yangın yerine çevirebilecek olayların patlaması hepimizi ürküten, korkutan durum da “kıyametin” en korkulanı değil mi?
Bunda da mutabıksak; peki o zaman niye “bindik alamete gidiyoruz kıyamete” deyip deyip hala bir şey yapamadan o beklemede kalmalar ?
İş başa düşünce, aman benden bulmasın, bana bulaşmasın diye o kıyamet alametlerini önemsiz gördüğümüzü, sözde önemsemediğimizi mi söylüyoruz?
O kıyamet kaderimizse kendimizi niye şimdiden üzelim mi diyoruz?
Farkındayız, endişeliyiz ama elimizden bir şey mi gelmiyor?
Yoksa ne?
Bir rüyada mıyız mesela?
Hani bir tarafı açık yatanlar uyurken çok rüya görürlermiş ya...
Bizim “cari açık” ile yatıp kalkmamız da galiba böyle rüyalar içinde olmamıza yol açıyor.
Örneğin, ekonomisi bu kadar açık veren bir ülkede rüyalar da pek ala “kalkınan Türkiye” konulu olabilir.
Ve sorunumuz da o gördüğümüz düşleri hep hayra yormaktandır diye düşünebilir miyiz?
Hayra yormak iyi de, -hep söylendiği gibi- ya bir de o rüyaların tersi çıkarsa hayatta?
O zaman hep uyanık durmak gerekmez mi?