SEÇİMLER VE
OY GETİREN ADAYLAR, OY GÖTÜREN ADAYLAR


Biraz Osmanlıca olacak ama, ne yapalım;
Sayın Başbakan hiç anlamı yokken otuz iki gün herkesi o “istikşaf” lafıyla meşgul ettiğinde pek kimseler “nedir kardeşim bu lafın Türkçesi, neden şuna “sadece keşif görüşmesi yapıyorum, koalisyon değil” demiyorsun diye karşı çıkmamış, gündemin hep “istikşaf” üzerinde dönmesine razı olmuştu ya…
İzninizle şimdi biz de bir başka Osmanlıca kelime ile başlatalım “sıcak gündem”e ilişkin sözlerimizi.
“Nakise” nedir bilir misiniz?
Söyleyelim; kusur, ayıp, eksiklik, kabahat, noksanlık…
“Nakıs” kelimesi de şimdiki “eksi” kelimesinin eski dildeki karşılığıdır.
Eskiler, birini anlatırken, “hiçbir ayıbı, eksikliği, kabahati ya da noksanlığı yoktur” anlamında kullanırlardı bu kelimeyi:
“Onun hiçbir nakisesi yoktur!”
Ya da “Bazı nakiseleri vardır”
*
Şimdi yeni bir seçim dönemine girdik.
Neresinden baksak, aday tespitinden propagandasına kadar hemen her şey tastamam iki ay içinde olup bitecek ve ortaya yeni bir manzara çıkacak:
Ya bundan daha iyi, ya bundan daha vahimi…
Bir siyasi partinin bütün sorumluluğunu almış olsanız, bu kadar yaşamsal bir konuda ve kısa dönemde ne yapabilirsiniz hiç düşündünüz mü?
“Elinizdeki şu ya da bu liste” ile alanlara çıkıp mümkün olduğunca propagandaya mı yüklenirsiniz, yoksa “bu kadar zamanda kimseye yeni bir şey anlatmak mümkün değil, üstelik her şey ortada, anlayan anladı“ diye şimdi aşağıda söyleyeceğimiz bir başka şeye mi önem verirdiniz?
Kişisel düşüncemi söyleyeyim:
Yapılmakta olan anketler, bu seçimlerde de vatandaşın partiler hakkındaki kanaatinin pek değişmediğini, kolay kolay da değişmeyeceğini gösteriyorsa; bu durumda ben ikinci şıkkı seçer, en ciddi çalışmam olarak “partinin vitrini”ni yani milletvekili listemi düzenlerdim.
Düzenler ve kamuoyunca iyi kötü bilinen ve bilebildiğim kadarıyla hiçbir “nakise”si olmayan insanları çıkarırdım.
Çünkü bu kadar kısa zamanda yeni taraftarlar kazanmak çok zordur ama…
Bir liste çalışmasıyla şimdi ve genellikle vitrinde yer aldığı için seçmeni partiden soğutan, sandıktan uzaklaştıran “yüz” leri geri hizmete çekerek bir hamlede “nakiseler”den kurtulmak, “potansiyel” seçmeni yeniden kazanmak çok kolay.
Kimler mi o “nakise”si olanlar, kendilerinden hiç de hazzedilmeyenler, “onu vekil yapmak için mi sandığa gideceğim” dedirtenler.
İsim verip kimseyi üzmek istemeyiz ama, siyasetin tepelerinde olup da “getirdiğinden çok götürdüğü olanlar”ın kimler olduğunu tek tek sayamamak mümkün mü?
Liderseniz ezbere bile sayarsınız kuşkusuz.
Kendi kurultaylarınızın sonuçlarından bilirsiniz, önünüze konan yolsuzluk dosyalarından bilirsiniz, hal ve hareketlerinden, yanar dönerliğinden, nereden gelmiş olup nereye gidebileceğinden bilirsiniz, örgütün ne kadar benimsediğine bakarak bilirsiniz falan filan…
Bilirsiniz de, peki “yapabilir misiniz?”
*
Aslında anketler ile bile test etmek mümkün o bilgilerinizi…
Oturun, “parasını kendilerine yüklemediğiniz” o birileri için yaptırın anketi ve öyle partiden falan söz etmeden sorun “sade vatandaşa”:
-“Söyleyin bakalım, falan falan adamı bu memleketin Meclis’inde milletvekili görmek ister misiniz?”
Sade vatandaş”ın saklamak için bir derdi ya da ille de falan olsun diye aman aman etkili bir gayreti olamaz ki;
Bu parti içi önseçimden daha da doğru sonuç veren bir yoklamadır.
biraz genişçe bir kitleye sorarsanız, kamuoyunda kimin adaylığının sempati, kimin adaylığının antipati yaratmakta olduğunu kolayca görürsünüz.
Bunu gördükten sonra yapacağınız şey –tabii parti içi hesaplar izin veriyor ve eğer yapabiliyorsanız- istenmeyeni çizip yerine isteneni yazmaktır.
En fazla, ciddi bir anket ve listede bir kalem oynatmak…
“İlle de bunlar olacak” demeden.
Vatandaşın önüne hiç de beğenmediği adayları koyup “beğeneceksiniz” yoksa memleket elden gider gibi “çaresizlikler” çıkarmadan, sadece heyecan yaratarak.
.
Bakın o son seçimde “sandığa gitmeyen” yüzde 16,08 ile geçersiz oy kullanan yüzde 2,3’ün toplamı 10 milyon 856 bin seçmen, oy pusulalarında nasıl da farklı bir tablo görüp dalgalanıyor…
Bakın ondan sonra görüntünüz nasıl da içtenlikli, nasıl da sıcak geliyor vatandaşa.
Örgütünüz bu “nakise”leri olanlardan kurtulunca nasıl da özverili olabiliyor, göreve sarılıyor.
Sadece “nakise”lerden kurtulduğunuz için.
Tıpkı bir hava balonunda sadece “ağırlıkları” atarak yükselebilmek gibi.
Bunu yapmak, o sandıktan uzak duran, “ona vereceğime buna veririm” diyen, isteksizliğiyle rasgele mühür basan 10,8 milyonluk kesimin böylece bir hamlede ne kadar çok oy kazandıracağını bilemem ama;
şurası açık ki, “partimiz” dediğinizde beğenilmesini istediğiniz vitrininizdeki düzeltme, iki aylık propaganda ile “bu iktidar yaramaz, bunlar şöyle böyle” demekten çok daha iyi sonuç verir.
Bana göre kısa gün için yapılacak en doğru “hesap” bu olmalı.
Bunu görmek için de öyle uzman falan olmaya gerek yok.
Basit bir cebirsel işlem:
“Artılar” ile “eksiler” cebirsel olarak toplanınca oyunuz düşük çıkıyorsa, çıkarın eksileri yani “nakise”leri aradan; bakın o zaman ulaşacağınız toplam oy nasıl da yükselecek.
Çünkü her bir eksi, bir artıyı “götürür”.
Hesap basit.
Bu arada artılara haksızlık etmeyelim.