En bedava tüketici hakkı

Birleşmiş Milletlerce 1948 yılında kabul edilmiş ve bizim de 1949 yılında kabul edip Resmi Gazete’mizde yayınladığımız İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin üçüncü maddesi, herkesin yaşama hakkı olduğunu kabul ve ilan eder.
Nedir bu yaşama hakkı?
Herhalde “ölmeme hakkı “gibi çok dar yorumlanması mümkün değildir.
Yaşama hakkı, en temelinden sağlıklı yaşama hakkıdır.
Yönetimler, diğer işlerinde ne yaparlarsa yapsınlar, insanların sağlıklı bir biçimde yaşamalarını önleyen, ortadan kaldıran unsurları gidermek ve halklarına biyolojik olarak sağlıklı bir yaşam ortamı sağlamakla yükümlüdürler.
Sağlıklı yaşamın en vazgeçilmez koşulu da temiz hava soluyabilme hakkı olmalı.
Eskiden bir şeyin ucuzluğuna ölçü gösterilirken “sudan ucuz” denirdi.
Dünya’da temiz su azaldı, taşıma ve ilaçlama, sağlık denetimi gibi maliyetler geldi ve sular bu niteliğini kaybetti.
Peki, Dünya’da havadan daha ucuz bir şey var mı?
Herhalde tükettiklerimizin en ucuzu o olmalı. Çünkü ne sahibi var, ne taşıma derdi. Ama gelin görün ki uygulamada bu insan açısından en temel madde, insan hakları açısından en vazgeçilmez şey giderek insanlarımızın en pahalıya kullanmaya başladıkları bir şey olmaya başladı.

Ne tuhaf değil mi?
En bedava olan şey, günümüzde insanlar için en pahalı şey hale geliyor.
Bir tüketici olarak insanların en ucuza alacağı “hava”, onların hayatlarında en pahalıya gelen tüketimi oluyor.
Ne kadar pahalı mı? Kaç lira mı?
Bence para ile ölçülemeyecek kadar pahalı. Adeta ömürden giden birkaç yıl gibi bir bedel.
***
Hava kirliliği, o en temiz ve en bedava ama yaşamımızdaki en önemli gereksinimimizi ne yazık ki bize ödenemeyecek bir bedele mal ediyor. Kentlerin egzos dumanına dönmüş havaları buralarda geçen ömürleri önce astım ve diğerleri gibi hastalıklı hale getiriyor ve sonra da mutlaka o hastalıklı ömürlerden birkaç yıl götürüyor.
Bir ömrün önemli bir kısmının hastalıklı, son üç beş yılının da kayıp olmasının bedeli acaba kaç lira ya da kaç yeşil dolardır?
Bir kişi için düşündüğünüz bu maliyet acaba tüm bir kent nüfusu için hesaplandığında kaça patlar?
Örneğin 407 milyon 25 bin lira olabilir mi?
Ya da yüzde yirmisi peşin, kalanı 48 ay taksitle?

Olamaz derseniz gidin bakın İstanbul’un en kirli havasına sahip, insanlarının gerçekten egzos soluduğu Mecidiyeköy’e.
Bu bedel oradaki insanlar için 407.000.025,- lira olarak tahmin edilmiş. Tabii hayırlı bir iş olarak düşünüldüğü için de KDV’den muaf!
Biliyor musunuz? Eğer “devlet kadar” zengin olsaydım o parayı ben verir, orayı yeşil alan yapar Mecidiye’köyün, Şişli’nin hatta İstanbul’un bütün insanlarının, bebelerinin hayat haklarını kurtarır, ömürlerini birkaç yıl uzatırdım.
Bu da bir fani olarak her türlü zenginlikten daha fazla keyif verirdi.
Ama ne yapalım, param yetmiyor …?