Yoksulları nasıl vergilendiriyoruz,
o ağır yüklerini nasıl yok edebiliriz?


Bir “sosyal” “hukuk” devletinde yoksullardan vergi alınır mı?
Ya da siyasetçilere soralım;
“Siz bu devletin mali yükünün kısmen de olsa yoksulların sırtına yüklenmiş olduğunuzun farkında mısınız?”
Cevabın ne olacağını ister sizi düşünün bulun, isterseniz karşınızdaki siyasetçiye sorun; ama şurası gerçek ki, lafa gelince “yok böyle bir şey asla olamaz” ya da “olacak o kadar” denmesine karşın bu ülkenin yoksulları ciddi bir vergi yükü altındadır.
Neden ciddi bir yük?
Adamın gücüne göre düşündüğümüzde hayli “ciddi” tabii.
Çünkü geliri daha kendi karnını doyurmaya yetmezken adamın elindeki paranın bir kısmını “vergi” diye alırsanız, adına ne denirse densin, ne zaman, neden ve nasıl alınırsa alınsın; bu alınan şey aslında “vergi”den de ileri, basbayağı adamın boğazından geçmesi gereken ama geçemeyen “lokması”dır.
Bu açıdan bakıldığında da tabii ki “ciddi” bir yüktür onun için.
*
Gelelim şu “yoksulluk” ölçüsüne..
Önce “yoksul kimdir?” in karşılığını arayalım.
Türk-İş, her ay düzenli olarak yaptığı “açlık ve yoksulluk sınırı” araştırmasının Eylül 2016 ayı sonuçlarını şöyle açıklıyor:
- Dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken “aylık gıda harcaması”nı ifade eden açlık sınırı 1.386,22 TL;
Gıda harcaması da dahil “yapılması zorunlu” elektrik, su, ısınma vs gibi “diğer aylık harcamaları” ifade eden yoksulluk sınırı ise 4.515,37 TL
Bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise 1.711,50 TL
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yoksulluk sınırı hesaplarında ve 2015 yılı için 2016 Ekiminde yayınladığı (son) bültende kişi başına günlük 4,3 dolar rakamını kabul ediyor.
Buna göre, bir kişinin ayda (4,3x30=) 129 dolara kadar geliri varsa yoksul; 130 dolar ve yukarı geliri varsa yoksul değil, yani “varsıl”dır diyor.
Ne ediyor bunun Türk parası karşılığı? (3,08x129=) 397,32 Lira değil mi?
Bu tek başına biri için.
İki çocuk ve bir eşle birlikte ortalama “aile” düşünüldüğünde ise (4x397,32=) 1589,28 rakamına ulaşılıyor.
Özetle:
Türk-İş’e göre 4.515,37 lira,
TÜİK’e göre 1.589,28 lira geliri olmayan aile “yoksul, bunun üzeri “varsıl”
Bu rakamlardan hangisine mi itibar etmeli?
Bakın hayat şartlarına, hatta bir an için aylık gelirinizin ancak bu kadar olduğunu düşünüp ona da siz karar verin.
Örneğin 2 çocuk ve 1 eşle ama bunlardan hiç birinin çalışmadığı durumda bütün gelirin sizin elinize geçen 398 lira olduğundaki kişisel “varsıllığınızla”...
*
Sakın “vergi” denince sadece ücret bordrolarında görülen vergi gelmesin aklınıza.
O ücret üzerinden alınan vergidir sadece.
Bir yoksul başka hangi vergileri de ödüyor düşünün iyice…
“Yoksulluk vergisi” diye bir vergi yok ama “herkes” gibi yoksulların da ödemek zorunda olduğu vergiler var.
-Yoksul, aslında geçinmesi için eline geçmesi gereken rakam daha yüksek olduğu halde, ücret geliri üzerinden gelir vergisi ödüyor.
Bu işin görünen kısmı.
-Yoksul, bütün harcamaları üzerinden herkes gibi Katma Değer Vergisi ödüyor.
Sigarasından mobilyasına, ısınma harcamalarından yol parasına kadar her harcamasının içinde vergi var. Peki yoksulun “herkes”ten bir ayrıcalığı var mı?
Yok.
-Köprüden geçerken, otobüse binerken, ekmek alırken ödenen paranın içinde bile KDV var mı?
Var.
-Yoksul, evine aldığı buzdolabından, cep telefonuna, -eğer varsa- bir kötü otomobilinin yakıtına kadar bütün harcamalarında da herkes gibi Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ödüyor mu?
Evet ödüyor.
-Sadece ufak bir ev kirasından elde ettiği gelire sahipse (örneğin 2016 yılında sadece Aylık 300 TL’ye kadar kira alıyorsa) ve bununla yoksulluk sınırı içinde geçiniyorsa, kendisinden beyanname istendiğinde o yoksul da vergilendirilmiyor mu?
Evet.
-Yoksul, avukata verdiği vekaletnameden mahkeme masrafına, banka komisyonuna; devletin, belediyenin istediği her türlü “harç”a kadar hepsinde “herkes” gibi içerisinde “devlet payı” olan ödemeler yapıyor mu?
Yapıyor.
……
Neden yapıyor?
Bu devletin yükünü yoksullar da çekmeli diye doğru ya da bilimsel bir düşünce olduğu için mi?
Peki, bütün bu harcamalardaki “devlet payı”nın arındırılmasıyla yoksulun sırtındaki “devlet yükü”nün bir biçimde kaldırılması “adaletli yönetim”in de, “sosyal devlet” ilkemizin de bir gereği değil midir?
Evet, “Gereğidir, bu devletin yükü hiçbir biçimde yoksulun sırtına bindirilmemeli, bindirilmiş olan da indirilmeli” diyorsanız bakın hemen bir önerimiz var.
*
“Yoksulluk Beyanı”
Yani yoksulluk sınırı içinde olan aile ya da kişilerin, aylık ya da yıllık gelir ve giderlerini bildirmeleri ile bu harcamaları içinde yer alan her türlü vergi ve harcın kendisine iadesini istemesi.
Bu ortadaki haksızlığı düzeltmez mi?
Bunun uygulaması zor mu?
Asla değil.
Çünkü bu “hesaben” yapılabilecek bir ödeme.
Yani çeşitli harcama kalemleri içindeki "varsayılan ", “önceden belirlenmiş” vergi yükünün bir biçimde kendisine iadesi.
Yoksulun yapacağı iş sadece harcamalarını belgelendirip bir liste ekinde ilgili birime beyan etmek.
Vergi dairesi, her harcama kalemi üzerindeki vergi yükünü daha önceden cetveller halinde belirlemiş olacağı için iade hesabı da kolay.
Örneğin
-118 lira giyim harcaması yapıldığı belgelendirildiğinde, bunun içindeki Katma Değer Vergisi yüzde 18 olduğuna göre, iade edilecek paranın oranı: (18/118=) yüzde 15,25 gibi…
-Telefon kullanımında yüzde 18’lik KDV ve % 15 ÖTV alınıyorsa, buradaki vergi yükünün her 100 lirada 24,79 olarak belirlenmesi gibi.
Ne dersiniz?
Böyle bir uygulama, ülkemizde yoksulluk sınırı altında yaşayan ve kendilerine dolaylı-dolaysız, ama haksız yere bu devletin yükünü çektirdiğimiz insanları bundan ve devleti de adaletsizlikten kurtarmaz mı?
Üstelik belli ölçüde kayıt dışılığı da önleyerek.
Diyelim ki “yok canım bu bir fantezi” denecek.
İyi, güzel de;
-O yoksulluk sınırı altında yaşamaya çalışanlardan, geliri karnını doyurmaya bile yetmediği için sürekli aç gezenlerden “herkes” gibi vergi alınması;
-Buna böylece ya da önerilecek bir başka biçimde çözüm aranmaması, hatta “Buradan devletin büyük gelir kaybı olur” denmesi,
-Kaybından korkulan, yoksulun sırtından kaldırılıp diğer gelir ve servet gruplarına aktarılmayacak “böyle gelmiş böyle gitsin” denecek o vergi yükü, bir sosyal devlet için çok mu adaletli, çok mu etik bir tutum olur?
Öncelikle siyasetçilerimize duyurulur.