“Bu yıl da böyle geçti şirin sözlü sevgilim”



Yılın bu son günlerinde, şöyle geriye doğru bakıp “bu yıl da böyle geçti” demek pek yaygındır bilirsiniz.
Bu son günlerde gazeteler, televizyonlar bir şeyleri özetler dururlar iyisiyle kötüsüyle:
“Geçen yılda şu oldu, şu kadar oldu falan…” diye.
Belki de bunu ileride “Nasıl bir yıldı?, nasıl geçmişti?” diye sorulup yanıtı düşünülecek bir sorunun şimdiden çıkarılmış notları diye de kabul edebiliriz.
Haydi gelin şimdi biz de şarkısıyla birlikte girelim mi konuya?
Sözlerini Mustafa Nafiz Irmak yazmış; Münir Nurettin Selçuk bestelemiş:
“Bu yıl da böyle geçti şirin sözlü sevgilim
Hayal içinde geçti o tatlı günlerimiz
Geçen yılı yad edip üzülme ey sevgilim
Şevke ümide doğru kanatlı günlerimiz”
Irmak’ı 1975 yılında, Selçuk’u 1981 yılında kaybettiğimize göre şarkının sözlerinde bu yıllardaki halimize bir gönderme yok ama, onun artık klasikleşmiş olmasından da anlaşılıyor ki, taşıdığı mesajı hala geçerli;
Dinleyenlerin gözünün önüne bu gün bile çok şeyler getiriyor, çook çağrışımlar yapıyor.
*
Şarkıda “geçti” diyor ama; Türkiye’de son bir yıl “geçti” mi? Yoksa “harcandı” mı” diye bakarsak, belki birileri için “geçti” hatta “hayal içinde geçti” de denebilir ama, ülkemiz açısından düşünüldüğünde galiba “harcandığından” söz etmek daha gerçekçi olacak.
Neden mi?
Bu bir yılda daha ileri, daha mutlu bir toplum olma şansımız varken koca bir yılı gerektiği gibi değerlendiremediğimiz için.
Ama haklarını yememek için önce bu bir yılı kendi hesaplarına “mutlu” bir biçimde "geçirenlerden” söz edelim:
Bir kere; yaşamayı bu dünya nimetlerinden uzak durup mutluluğu ahirete ertelemek olarak kabul edenler için sorun yoktu son bir yılda da.
Dünya; giderek çağdaşlaşır, insanca yaşam sürdürür, mutlu ve huzurlu bir yıl geçirirken; “bir kısmımız” bütün bunlara sırt çevirmekle ve böylesi bir yaşama ne kadar da “karşı” olduğunu göstermekle hayli başarılı bir yıl yaşadı.
Onlara göre;
Gülmek yasaktı,
Oynamak yasaktı,
Kadının dolaşması yasaktı,
Çağdaş insanlar gibi yaşamak yasaktı,
İleriye değil ama geriye doğru ne kadar gidilirse o kadar iyiydi işler…
Öyle de olmadı mı nitekim?
Oldu tabii, becerdiler doğrusu.
Bir bakıma son bir yılları tam da “hayalleri” gibi geçti.
Ne diyelim?
İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış.
Onlar da böyle hayal edip böyle yaşadılar.
Şimdi mutlaka keyifleri yerindedir, yeni hayalleri de gelecek yılın “aynı yönde” ve bundan daha da ileriye geçmesi yönündedir şüphesiz.
*
İkinci bir kesimimiz de bu yılı “iyi geçirdi” denebilir.
Ya bunlar kimler?
Birinciler gibi olmasalar da birincilerin sırtından, onların sayesinde safa sürüp bu yılı da başlarına bir bela gelmeden “geçirenler”
Düşünsenize; içinde bulundukları durumlarını kendileri de, yakın çevreleri de çok iyi bildikleri ve sürekli “işkilli” olmalarından, bu işlerden dolayı başlarına bir bela geleceğinden sürekli korkulu oldukları için hep huzursuz bir kesimimiz vardı bir de..
Korkuyorlardı:
-Kurdukları sistemin bir anda çökmesi,
-Aralarındaki bir iç çatışma çıkması,
-Hesapta olmayan bir gelişme olması,
-Karşılarındakilerden hiç ummadıkları bir darbe yemeleri,
Falan filan…
Şimdi onlar da, “Çok şükür, bu yılı da kazasız belasız atlattık” deyip bu geçmiş yılı hayatlarının mutlu dönemleri arasında saymıyorlar mı?
Bir mafya filminde izlemiştim,
O mafya babası “doğru dürüst bir suçu bile olmadığı için” çıkarılan affa pek de sevinemediğini söylüyordu.
Birileri için “Atlatılan” yıllar da böyledir.
Onlar, kazasız belasız atlatanlar; yılın bittiğine, geçtiğine sevinirler de, o koca yılı böyle kazasız belasız geçirdiklerine bakıp sadece “Neden bu afla daha fazla sevinebilmek için öncesinde fazlasını yapamadık ki” diye üzülürler sadece.
*
Gelelim bizim gibi bu yılı “boşa harcadık” diyenlere…
-Bakın çağdaş dünyanın Türkiye’nin şu halini nasıl gördüğüne,
-Bakın uluslararası istatistiklerde giderek düştüğümüz en alt sıralara,
-Bakın şu iki gruptakilerin dışında kalan insanlarımızın, yani; milyonlarca İşçinin, işsizin, emeklinin, çiftçinin, esnafın, namuslu insanların, güzel bir Türkiye özleminde olanların, ciddi bilim insanlarının suratlarına;
Hiç güldüklerini, bu yıl biraz daha toparladık dediklerini görebiliyor musunuz?
Yaşlıların son günleri için, çoluk çocuk sahiplerinin gelecek nesiller için bu yıl daha iyi bir Türkiye umudunu yakaladıklarını düşünebiliyor musunuz?
Bırakalım bize dışarıdan bakan yabancıları bir kenara, halkımızın büyük çoğunluğunun “bu yılı da iyi geçirdik” düşüncesinde olduğunu, geleceğin daha da iyi olacağına inandıklarını söyleyebilir misiniz?
Bir büyük kesim açıkça ömürlerinin şu son bir yılının boşa harcandığı görüşünde değil mi? Hatta boşa harcanma ne kelime; “kaybedilmiş” hatta hatta “daha da geriye gidilmiş” bir yıl olduğu kanısında değiller mi?
İşin özeti bu.
Rakamları nasıl olsa günler boyunca gazetelerden, televizyonlardan öğrenecek, göreceksiniz:
-Trafik canavarı şu kadar kişiyi aldı(!)
-Şu kadar saldırı, yaralama, patlama, tecavüz, yolsuzluk…
-Şu kadar kişi tutuklandı,
-Enflasyon şu kadar yükseldi, fiyatlar şu kadar arttı
-Diş ticaret ve cari açık şu kadar oldu,
-Düşen üretim dolayısıyla şu kadar saman, şu kadar et, şu kadar nohut-mercimek ithal ettik,
-Şu kadar şirket battı, şu kadar kredi kartı borçlusu icralık oldu,
-Şu kadar işyeri kapandı, iflaslar şu sayıya ulaştı,
-Şu kadar yıldır sınav sorularının çalınmış olduğu, sınav kazanıp okula, işe girenlerden şu kadarının aslında bunu hak etmediği anlaşıldı,
-Şu kadar kişi işsiz,
-Şu kadar kişi yoksulluk sınırının altında yaşadı…
Ve ille de sevinecekseniz bir kaç iyi(!) haber
-Suriye için 30 milyar dolar harcadık,
-AVM sayımız 400’e ulaştı,
-Dolar milyarderi sayımız şu kadar oldu… falan.
*
Ne diyordu şarkıda?
“Geçen yılı yad edip üzülme ey sevgilim
Şevke ümide doğru kanatlı günlerimiz”
Yani, “Boş ver o geçen günleri anmaya; bundan sonraki günlerimiz isteğe ve umuda doğru kanatlanıyor…”
Haydi yine de boş verelim, tamam da;
insan yaşamında geriye “boş verecek” o kadar da yıl yok ki!