Rekabet Kurumu olur da İstihdam Kurumu olmaz mı?

Biraz uzunca da olsa önce aşağıdaki metni dikkatle okuyalım:
“Rekabet Kurumu’nun misyonuküresel gelişmeler, yabancı ülke ve ülkeler üstü organizasyonların faaliyetleri ve ekonomik kurallarını da dikkate alarak mal ve hizmet piyasalarının serbest ve sağlıklı bir rekabet ortamı içinde teşekkülünü ve gelişmesini temin etmek amacıyla mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu, kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamalar ile piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek rekabeti önemli ölçüde azaltacak birleşme ve devralma niteliğindeki her türlü hukuki işlem ve davranışları tespit etmek gerekli tedbirleri içeren düzenleme ve denetlemeler yapmak, rekabetin rekabet savunuculuğu çerçevesinde piyasalardaki kamu kurum ve kuruluşlarının rekabeti sınırlayıcı veya bozucu düzenlemelerinin rekabete uygunluğunu temin edecek tedbirler geliştirmek ve genel olarak toplumun tüm kesimlerinde rekabet bilincini artırmak üzere politikalar üretmek ve bunların sonucunda mal ve hizmet piyasalarındaki rekabetçi sürecin korunması yoluyla toplumsal refahı artırmaktır.”

İyi güzel…
Mal ve hizmet piyasalarındaki “teşebbüs”lerin daha doğrusu “müteşebbislerin” kardeş kardeş geçinebilmeleri için, üstelik Anayasa’mızın 167. Maddesinden de kuvvet alarak 1997 yılında “Rekabet Kurumu”nu kurmuşuz da, bu memleketteki “teşebbüs”- “emek piyasası” arasındaki dengeyi gözetecek olan bir kuruma, örneğin “İstihdam Kurumu”na neden ihtiyaç duymamışız acaba hiç düşününüz mü?
Bir tarihte Rekabet Kurumu şöyle diyor: “Özelleştirmede amaç sadece gelir elde etmek değildir, rekabetçi bir piyasa yapısı kurulmalıdır. Bunun için de Türk Telekom satılırken kablo TV ve Internet için ayrı kurum kurun, Tekel’i de bölerek satın” (NTV-27.9.2004)

Rekabet Kurumu, kendi kanununa aykırı olan her türlü anlaşmanın ve kararın geçersiz olduğunu söylüyor. Kararlarına aykırı işlemleri sadece iptal etmekle, geçersiz saymakla yetinmiyor üstüne üstlük çok ağır para cezaları da verebiliyor.

Ancak ortada açık bir gerçek var ki, kendilerinin “teşebbüs” dedikleri iş sahiplerine ve iş piyasasındaki her türlü dengesizliğe karşı ekonomi düzenimiz böyle bir kontrol mekanizması yaratıyor ve uyguluyor fakat bu durum, aynı ekonomi içinde yer alan on milyon işsizin beklentisine, çalışanların iş güvenliğine bir çare olamıyor.

Soruyoruz:
Bu ülkenin ekonomisinde bir denge olması, ekonominin sağlıklı işlemesinin yanında bu ülkenin on milyonu işsiz, bir o kadarı huzursuz yaşayan insanını da düşünme mecburiyeti varken niye sadece Rekabet Kurumu vardır da aynı etkinlikte çalışacak, olmaz dediğinde Rekabet Kurumu gibi sözünü kabul ettirecek bir “İstihdam Kurumu” yoktur?

Böyle bir kurul olsaydı, acaba Türk Telekom, Tekel ve diğerleri “babalar gibi” satılırken buralarda çalışan işçilerin ne olacağı, 4/c durumları, taşeronlaştırma furyaları göz önünde tutularak bu ülke halkı için daha sağlıklı kararlara varılamaz mıydı?

Rekabet Kurumu bazı olaylara kendi açısından bakıp“Özelleştirmede amaç sadece gelir elde etmek değildir” derken ne güzel söylemiş. Ah o sırada bir de “İstihdam Kurumu”muz olsaydı da, onlar da bu işlere ülkedeki insanların istihdam imkânları, işsizlikle mücadele gibi açılardan bakarak aynı ağırlıkta tavırlar koyabilseydi acaba şimdi memleketin hali böyle mi olurdu?